İzmir de geçen hafta içerisinde, FETO tarafından, Paşa lakabıyla ödüllendirilen, dokuz yıldır Özbekistan’ı Sevenler Derneği Başkanlığını yürüten tutuklu Gürbüz Dönmez ve ilk çekirdek kadrodan, İlahiyatçı Kırgızistan imamı olan Aydın Koyuncu’nun davalarına tanık olarak katıldım.
2014 yılında İzmir terörle mücadele şubesinde vermiş olduğum ifadelerimde, 2003 ve 2005 yılındaki kitaplarımda bu isimleri ayrıca yazmıştım. FETÖ yapılanmasını hem Genelkurmay’daki 2006 yılındaki 8 saatlik görüntülü ifademde, örgüt üyelerinin görevlerini, isimlerini de vermiştim.
2017’de ise, hemen hemen her hafta, iki üç FETÖ davasında tanık olarak çağrılmaktayım. Yargılama esnasında yaşadığım bu çarpıklıkları hem kendi adıma, hem de bu FETÖ mücadelesindeki vatandaşların sıkıntılarını dile getirme adına, burada anlatmak istiyorum.
Tanık olan şahıslar mahkeme tarafından çağrıldığında gitme zorunluluğu var, şayet bir duruşmaya gidemezse, hakkında zorla getirilme kararı çıkarılıyor. Tanık olarak gidenlerin çoğu defa yol masrafları, harcırahları bir şekli ile kendisine verilmeden, zorla çağrılıyor ve gittiği gün saatlerce bekletilebiliyor. Bu bekleme esnasında, yargı salonlarının önünde sanık ve tanıklık yapan kişiler yan yana, omuz omuza duruyor ve göz göze geliyorlar.
İki tarafın karşılıklı birbirlerine her an saldırma ve bir karışıklık, bir arbede olma ihtimali çok yüksek. İhbar edenlerin çoğunun bilgileri, savcılık tarafından ve emniyet tarafından karşı tarafın eline veriliyor veya bir şekilde geçebiliyor. İşte bundan sonra tehditlerle, sindirmeler ile ihbarcı, bir şekilde köşeye sıkıştırılıyor.