15 Temmuz ihanet girişiminden önce ve sonra, FETÖ mücadelesinin odak noktalarından birinin ve belki de en önemlisinin YÖK’deki FETÖ yapılanmasının tasfiyesi olduğunu, bu hususun dikkate alınmaması halinde hayalet yapının ülkenin damarlarına ve kalbine doğru yürüyüşünü eskisinden daha hızlı bir şekilde sürdüreceği hususunu anlatmaya çalıştım. Aylardır yazıyorum, televizyon kanallarında, konferanslarda bu büyük tehlikeden ülkemizin insanlarını, yetkililerini, akademisyenlerini haberdar etmeye çalışıyorum.
15 Temmuz’dan hemen sonra YÖK göstermelik bir şekilde üniversite dekanlarını görevden aldı ve hemen ertesinde de, tamamını tekrar göreve iade etti. Bu, dostlar alışverişte görsün kabilinden bir uygulamaydı ve böylelikle yaşların yanında kurular da aklanmış oldu. Peki bu, görevden alınma uygulaması neden rektörler düzeyinde yapılmadı?
Başta büyük üniversiteler olmak üzere, ülkemizin hemen hemen tüm üniversitelerinin rektörleri, rektör yardımcıları, daire başkanları, enstitü müdürleri ve genel sekreterleri ile ilgili olarak, FETÖ irtibatlı ve iltisakı ile ilgili olarak kamuoyunda çok ciddi endişeler, bilgiler, belgeler dolaşıyor iken YÖK’ün evvela kendi bünyesinde, sonra da tüm üniversitelerin yöneticileri düzeyinde ciddi bir araştırma ve soruşturmaya gitmemesi inanılmaz bir ihmal, hatta iyi niyetle asla tevil edilemeyecek bir savsaklamadır.
Üniversitelerimizin saygın öğretim üyelerinden ve araştırma görevlilerinden feryat sesleri geliyor. Üniversitelerinde dönen dolaplardan, üniversite vakıflarının FETÖ adına yağmalanmasından, öğrenci ve öğretim üyelerinden aleni olarak HİMMET toplamalardan, vicdansız ve ahlaksız mobbing uygulamalarından, akademik hayatımızı bilinçli bir şekilde çökertme girişimlerinden, FETÖ’cü elemanlara alan açmak için iftiralarla mevcut öğretim üye ve yardımcılarını görevden uzaklaştırma faaliyetlerinden, bilgi veren haberler yağıyor telefonlarıma ve WhatsApp hattıma.
Bu feryatlardan en sonuncusu FETÖ ile yaptığı mücadeleyi 2014 yılında kazanarak uzaklaştırıldığı üniversitesine dönen Prof. Dr. İsmail Özdemir’e ait.
Prof. Dr. İsmail Özdemir ihanet çetesinin devlet kurumlarında mağdur ettiği, iftiralar ve imzasız mektuplarla, hakkında soruşturmalar açtırıp mobbing uygulandığı ve görevinden uzaklaştırılanlardan yüzlerce öğretim üyelerinden sadece biri. Sabah muhabiri İsa Tatlıcan’ın kendisi ile yaptığı bir röportajda belirtildiği üzere; 1999’da Düzce depreminden sonra gönüllü doktor olarak şehre gelmiş ve bir daha ayrılmamış. Düzce Üniversitesi’nde 2011 yılında profesörlük hakkı kazandığı sırada üniversiteden ayrılmak zorunda bırakılmış. FETÖ’nün (vahşice) yaptığı kadrolaşmaya itiraz ettiği için sayısız soruşturma geçirmiş. Çevrilen türlü oyun ve entrikalarla 2012 yılında üniversite ile ilişiği kesilmiş.