18 Temmuz 2018 tarihinde, eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Habertürk’te Didem Arslan’ın moderatörlüğünde, Türkiye’nin Nabzı programında açıklamalarda bulundu.
Görevden alındıktan ve 15 Temmuz darbe hareketinden sonra geç kalmış bir açıklama. Sanki Mehmet Görmez’i günahsız gösterme gibi bir programdı.
Mehmet Görmez programın yöneticisi gibi, istediği soruya cevap verip, istediklerini rahatlıkla geçiştiriyordu. Hayret ve dehşetle soru sorulması gereken meseleleri de ustaca başka konulara çekip kendisinin hiçbir günahı olmadığını, bu hadiselere hiçbir şekilde bulaşmadığını anlatmaya çalışıyordu. Savcı önünde ifade verir gibiydi.
Sanki bir korkusu var gibiydi. Benim ise kafamda sorabileceğim pek çok sorular ve şüpheler oluşmuştu. Program ilerledikçe gazetecilerin korkulacak soruları kendisine sormadığını keşfedip, hocalığını, usta konuşmacılığını ve tecrübesini kullanarak, dini konularda kendisine aşırı saygılı davranan gazetecileri fark edip, yılların verdiği kürsü ve hitabet tecrübesi ile ekrana hakim oldu.
Görevde olduğu dönemlerde FETÖ’ye karşı pasif davranmasını şöyle izah etmeye kalkıştı. Önceki yıllarda, Diyanet’in İslam Kur’an adına nesillere bir şey verememesi, devletin ve askerin baskıları sonucu idi.
Ben olsam Mehmet Görmez’e şu soruları sorardım: Özellikle Mustafa Özcan, Kemalettin Özdemir, Ahmet Kurucan, Davut Aydüz, Şerif Ali Tekalan gibi kişilerle görüştüğü günlerde, FETÖ ile ilgili baskı altında olduğu o dönemde devlete bilgiler verip, bunların ne derece etkili bir alanda devleti ele geçirme faaliyetlerinde olduğunu, kendisine de bir takım FETO’dan talimatlar geldiğini Cumhurbaşkanına, Başbakana, MİT müsteşarına ve ilgili makamlara haber verebilirdi.