Üniversitelerde FETÖ temizliği yapılmadığını, rektör, genel sekreter, dekan, müdür, daire başkanı gibi yönetici kadroları ile kritik görevlerdeki FETÖ iltisaklı ve kripto FETÖ’cülere dokunulmadığını, korunup kollandığını, bu elemanların ise kamu yararını gözeterek görevlerini yerine getiren, asıl FETÖ ile mücadele eden personeli görevlerinden uzaklaştırmak için her türlü hileye başvurduğunu, işin artık zulme dönüştüğünü ve patlama noktasına geldiğini sürekli yazıyoruz. İhraç edilenlerin yerine, hızla yeni örgüt elemanları alınıyor. Maalesef tamamen kadrolar yeniden doldurularak, güçleniyorlar. Bu şekilde bir kısır döngü devam etmektedir.
Örgüt elemanlarının karakteristik özelliği, usulsüz ve liyakate uymayan atamalarla kadrolara yerleştirilmesidir. Tüm bu olanlara YÖK`ün sessiz kaldığı, şikayetlere işlem yapmadığı, ya da konuyu kapatma yoluna gittiği, hatta şikayet edene gözdağı verilerek vazgeçirmeye çalışıldığı, bize gelen bilgi ve belgelerde yer almaktadır. Hepsinin ortak vurgusu YÖK ele alınmadan FETÖ ile mücadeleden bahsedilemeyeceğidir. Rektörlerin inisiyatifine verilen KHK yetkisi, rektörleri adeta birer kral durumuna getirmiştir. Dilediğini yapmada, hiçbir açıklama yapma mecburiyeti olmadığını söylemektedirler. (MAHKEME KARARLARINA RAĞMEN)
17/25’den sonra, örgütün ibadet, ticaret, ihanet tasnifi yapıldı, fakat bu grupların tespiti için tam bir kriter ve verilecek cezaların tasnifi belirlenemedi. Sadece FETÖ ve darbe ile ilgili, ihtisas mahkemeleri ve bir uzmanlar heyeti oluşturulamadığı için, Yargı sistemine aşırı bir yük, yüklenmiş durumda. Hakim ve savcılardan da ihraçlar devam ettiği için, ihraç edilenler FETÖ’den dolayı mağduriyetler oluşmasını isteyen, FETÖ harici gruplar da var. FETÖ’nün ihanet grubundan olduğu halde, hakimin elinde hukuki kesin deliller olmamasından kaynaklanan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve hükümet hakkında negatif algı oluşturmak için, mağduriyetlerin artmasını teşvik edebilirler.
Mahkeme iddianamelerinden anlaşıldığı üzere, FETÖ üyelerinin tespiti esasında çok da zor değil. Zira örgüt, sistemli ve organize çalışarak kritik birimlere, paranın olduğu her yere çökmüş, olmadığı yerde de kaynak oluşturacak her türlü yapılanmayı oluşturmuştur.
İlk iş olarak da yönetim kadrolarına elemanlarını yerleştirmiş, örgütten olmayanları da uzaklaştırmak için her türlü taktik ve yöntem geliştirmiştir. Üniversitelerde FETÖ`den tutuklu olan akademisyenlerin, aynı zamanda koordinatörlük ve hâlâ kritik birimlerin yönetim kadrolarında olması dikkat çekicidir. 500`den fazla akademisyenin olduğu üniversitelerde, bir FETÖ’cü akademisyenin, aynı anda 5 yere yönetici atanmış olması, acaba süper yeteneklerinden mi kaynaklanıyor?
Bir üniversitede 2012 yılında ilk kurulan birimin “Afrika Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi” olması dikkat çekici. Öğrenciler İngilizce lisanı geliştirmek için Afrika`da bazı okullara yönlendirilmiş, hatta görevli giden yıllarca kalmış öğretim görevlileri de var. Pasaportlar, ikametler ve kurs alınan okullar incelenmeli. Afrika`da FETÖ okulları çok yaygın ve aktif. Ayrıca, en önemli FETÖ’nün merkezi olan Ali Katırcıoğlu’nun yaptırdığı Johannesburg’da inşa edilen büyük bir külliyenin ise, FETÖ’cülerin en yeni AFRİKA KITASI’nın üssü olduğu bilinmektedir.