Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15-16 Mayıs tarihlerinde ABD’ye
yapacağı ziyaret öncesinde ABD Başkanı Trump’ın YPG’ye silah
verilmesi kararını onaylaması benim açımdan sürpriz değil.
Pentagon’un iki yıldır gayriresmî olarak yürüttüğü YPG’yi
silahlandırma faaliyeti bu kararla resmîleştirilmiş oldu.
Yaklaşık 3 yıldır Türk-Amerikan ilişkilerini zehirleyen bu sorun
artık gün yüzüne çıkmıştır. PYD, Suriye'de yaşayan Kürtlerin bir
kısmını temsil eden PKK’nın kontrolündeki Marksist bir yapıdır. Bu
yapının silahlı kanadı YPG’dir. Lider olarak terörist başı Öcalan’ı
kabul eden YPG, Kandil’e bağlıdır. PYD-YPG’nin PKK’nın Suriye’deki
kolu olduğunu artık bilmeyen de yoktur.
Önceki ABD Başkanı Obama, 2014 yılından itibaren Suriye’de
önceliğini diktatör Esad’la mücadele yerine DEAŞ’la mücadeleye
vermiştir. Hem Irak’ta hem de Suriye’de DEAŞ’la mücadele konusunda
Türkiye’den ve özellikle de TSK’dan istediği ölçüde destek alamayan
Pentagon, DEAŞ’la mücadelede kullanacağı taşeron kara gücü
arayışına yönelmiştir. Türkiye, DEAŞ’ın bir sebep değil Esad gibi
zalimlerin uygulamaları sonucunda ortaya çıkan bir sonuç olduğunu
ileri sürerek, Suriye’de Esad’ın zulmüne Irak’ta da mezhepçi
politikaların uygulamasına son verilmesi hâlinde DEAŞ’ın varlığını
sürdüremeyeceğini, müttefiki ABD’ye anlatmaya çalışmıştır.
PKK-PYD, ABD’nin ihtiyacını ve açmazını fark edip bu durumu kendi
çıkarı için değerlendirmiştir. Bu yapı tam da ABD’nin istediği gibi
bütün gücü ile DEAŞ’a savaş açmış ve DEAŞ’tan temizlediği her yerde
kendi varlığını ikame etmiştir. ABD ordusunun Suriye’de bir
dediğini iki etmeyen, her istediğini harfiyen yerine getiren
PKK-PYD yapılanması, Pentagon’un ve sahadaki ABD’li askerlerin
sempatisini kazanmıştır. Aşırı radikal DEAŞ’a karşı seküler ve
Marksist bir yapı ile iş birliği yapmak Pentagon için çekici bir
tercih olmuştur. İki yıl içinde Türkiye’nin itirazlarına rağmen
PKK-PYD ekseni ABD’nin Suriye’deki en iyi müttefiki hâline
gelmiştir. PKK’yı terör örgütleri listesine alan ve bu örgütle
mücadelede Türkiye’ye müttefik olarak yardım sözü veren ABD,
PKK-PYD iş birliğini görmezlikten gelerek PYD-YPG yapılanmasını
terör örgütü olarak kabul etmemiştir. Onları farklı bir kategoride
değerlendirip Türkiye’nin tepkisini yumuşatmaya çalışmıştır. ABD
yönetimi, Suriye’de farklı bir isimle ortaya çıkan ama PKK’nın
uzantısı olan bir yapı ile iş birliğine girmiştir. ABD’nin önceki
Savunma Bakanı, PKK ile PYD arasında ilişki olduğunu kabul
etmiştir. Buna rağmen ABD kendisi için tehdit gördüğü DEAŞ terör
örgütü ile mücadelede kullanmak üzere başka bir terör örgütü olan
PKK-PYD ekseni ile iş birliği yapmaktan kaçınmamıştır. Tuzun da
koktuğu nokta burasıdır. 2015 yılından itibaren DEAŞ’la mücadelede
Türkiye müttefikleri ile iş birliği yapmış ve İncirlik Üssü’nü bu
maksatla kullanıma açmıştır.
PKK-PYD ekseninin DEAŞ ile mücadeleyi bahane göstererek Suriye’nin
Kuzeyini ele geçirdiği ve ele geçirdiği yerlerde demografik yapıyı
değiştirdiği görülmüştür. Irak sınırından başlayarak Akdeniz’e
kadar Suriye’nin kuzeyinde sözde kantonları birleştirme gayreti
Türkiye’nin millî güvenliği ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün
korunması açısından ciddi bir tehdit oluşturmuştur.