Almanya’da 24 Eylül’de seçim var. Almanya kamuoyu bu seçime
kilitlenmiş durumda. Almanya basınını takip ettiğinizde,
şaşırıyorsunuz. AB’nin lokomotifi durumundaki Almanya’da da yabancı
düşmanlığı; mülteci karşıtlığı, İslam karşıtlığı ve özellikle de
Türkiye karşıtlığı müthiş prim yapıyor. Alman siyasetçiler bu
başlıkları iç siyaset malzemesi olarak kullanıp oylarını artırmaya
çalışıyorlar. Tıpkı Hollanda seçimleri öncesinde olduğu gibi
Almanya seçimleri öncesinde de Türkiye-Almanya ilişkileri
geriliyor. Ama geren taraf Alman siyasetçiler. Bunu
bilerek-isteyerek ve iç politika malzemesi olarak kullanmak için
yapıyorlar. Her gün sistemli bir şekilde bir Alman gazetesinde
Sayın Erdoğan ya da Türkiye aleyhine, MİT aleyhine yalan-yanlış bir
algı oluşturma haberi yayınlanıyor. Haberlerin gerçeklerle uzaktan
yakından ilgisi yok. Ama Alman siyasetçiler, Türkiye karşıtlığı;
Erdoğan aleyhtarlığı, İslam karşıtlığı oy getiriyor diye
kaşıyorlar. Tıpkı Hollanda seçimleri öncesinde Hollanda Başbakanı
Mark Rutte’nin yaptığı gibi.
Şansölye Merkel ve Alman Dışişleri Bakanı Gabriel’in yalan-yanlış
beyanlarından sonra Almanya Maliye Bakanı öyle bir iddia ile ortaya
çıktı ki, tam bir akıl tutulması yaşadıklarını ispatladı sanki.
Türkiye’deki yabancı yatırımcıları tedirgin etmek; Türkiye’ye
yönelen doğrudan yabancı sermaye akımını durdurmak için gerçekle
ilgili olmayan iddialar attı ortaya. Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve
Başbakan Binali Yıldırım bu asılsız, saçma- sapan algı oluşturmaya
yönelik iddialara çok sert cevaplar verdiler. Alman Bakan’a göre,
güya Türk hükûmeti Türkiye’de doğrudan ya da dolaylı yatırımları
olan Alman şirketleri ile ilgili araştırma-soruşturma başlatmış.
Alman Maliye Bakanı, Türkiye’yi eski Doğu Almanya rejimi ile
kıyaslayacak kadar ileri gitti. Alman Dışişleri Bakanı Gabriel de
Alman vatandaşlarına Türkiye’ye karşı seyahat ve yatırım uyarısı
yapmıştı. Türkiye’ye yeni silah ihracatına izin vermeme girişimleri
var. Anlaşılıyor ki Almanlar önce kendileri, sonra da AB’nin
tamamını kapsayacak tarzda bize karşı ekonomi sopasını kullanmak
istiyorlar. Uyarılara baktığımızda seyahat uyarısı ile turizm,
ihracat garantisi musluğunun azaltılmasıyla dış ticaret, yatırım
kredilerinin kesilmesiyle de doğrudan yatırımlar etkilenebilir. Bu
adımlar bize zarar vereceği kadar Almanya’ya da zarar
verecektir.