71’inci BM Genel Kurulu’na katılmak üzere Sayın Cumhurbaşkanı ile birlikte New York’a gidiyoruz. Türkiye açısından BM gündemi üç başlıktan oluşacak.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan burada “mülteciler” konulu liderler zirvesine
katılacak. Türkiye’nin açık kapı ve sığınmacı politikasını dünyaya
tekrar anlatacak. Sığınmacı krizini sona erdirmek için Suriye
sorununun kalıcı çözümü ile ilgili görüşlerini muhatapları ile
paylaşacak. Yer yer Ege’nin soğuk sularında son bulan insani
dramlara sahne olan bu krizin çözümü için ABD’nin bir türlü sıcak
bakmadığı Cerablus örneği anlatılacak. Güvenli hâle gelen bu
bölgeye sığınmacıların dönüş için nasıl kuyruk oluşturduğunun altı
çizilecek. DAEŞ-YPG ve Suriye rejiminin müdahalesine kapalı,
güvenliği sağlanan güvenli bölge oluşturulmasının hem ölümleri
azaltacağı hem de mülteci krizine çare olacağı vurgulanacak.
İnsanlık dramına kulaklarını tıkamakta ısrar eden uluslararası
kamuoyuna inat bakalım BM’den mültecilerle ilgili somut bir sonuç
çıkacak mı? BM yüz akı bir sınav verecek mi? İzleyip göreceğiz…
***
Erdoğan’ın ikinci önemli başlığı FETÖ’nün darbe girişimi ve
Gülen’in iadesi olacak. Zirve vesilesiyle Sayın Cumhurbaşkanı 15
Temmuz darbe girişiminin FETÖ elebaşı Gülen tarafından yapıldığını
anlatarak iadesini tekrar tekrar talep edecek.
Bu konuda Gülen’in iade öncesi kaçmasının önlenmesi için gözaltına
alınması, FETÖ’nün ABD’deki tüm faaliyetlerinin engellenmesi konusu
malumunuz olduğu üzere şu anda Türkiye ile ABD arasındaki en büyük
sorundur. Bu sorun çözülmeden Türkiye-ABD ilişkilerinin eski
seviyesine gelmesi âdeta imkânsızdır. Zirvede ABD’li muhataplara bu
konu enine boyuna tekrar anlatılacak.
***
Diğer önemli başlık ise elbette ki Suriye iç savaşı ve terörle
mücadele olacak. Sayın Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin dengeleri
değiştiren Fırat Kalkanı operasyonu ile DAEŞ-PKK ve onun Suriye
kolu PYD’ye karşı verdiği çok yönlü mücadeleye ilişkin bilgi
verecek.
Artık PYD, neredeyse Gülen’den sonra ABD-Türkiye arasındaki ikinci
sorun alanına dönüşmüş vaziyette. Türkiye, ABD’nin DAEŞ ile
mücadele bahanesiyle PYD-YPG’yi şartsız desteklemesinden rahatsız.
Çünkü ABD, YPG’ye verilen desteğin bir şekilde PKK’ya aktarıldığını
daha fazla inkâr etmeden artık anlamalı. Türkiye’nin sadece DAEŞ
ile değil şartsız silah bırakmaya razı olana kadar PKK ve
Suriye’deki uzantısı YPG ile mücadelesini de samimi olarak
desteklemesi, YPG’yi koruyup kollamaması, meşrulaştırmaması
gerekiyor.
Çünkü, Türkiye’nin başarı ile ÖSO vasıtasıyla yürüttüğü Fırat
Kalkanı operasyonu, ABD’nin DAEŞ ile mücadele için YPG’ye mahkûm
olmadığını ortaya koymuştur.