Türkiye enerjide maalesef büyük oranda dışa bağımlı. Son yıllarda Türk ekonomisinin kâbusu hâline gelen cari açığın büyük bölümünü enerji ithalatı oluşturuyor.
Türkiye doğalgaz ve petrol zengini bir ülke değil. Hükümetler enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için bir dizi tedbirler alıyorlar. Doğalgazdan elektrik enerjisi elde etmek yerine rüzgâr-güneş-termal gibi alternatif kaynaklarla HES’leri ve nükleer enerjiyi devreye sokmaya çalışıyorlar. Bir yandan da Türkiye’nin yer altı zenginlikleri en etkin şekilde değerlendirilmeye çalışılıyor.
Tabii bu işleri yaparken doğal dengeyi bozmadan, çocuklarımıza
miras bırakacağımız coğrafyaya zarar vermeden gerçekleştirmek
gerekiyor. Bu hassasiyeti korumak adına ÇED müsaadesi alınmadan bu
alanda yatırımlara izin verilmiyor. İnce bir çizgi olan “ülke
menfaati” ile “doğal dengenin korunması” ihtiyacını dengelemek
mühim.
Hiç kimse doğaya hangi zararı verirse versin “Biz burada HES yapacağız” veya “Biz doğayı mahvetse de buradan maden çıkaracağız” deme keyfiyetine sahip değil. Çünkü o doğa en az HES kadar, maden kadar bu ülkenin vazgeçilmez zenginliği. Ancak diğer taraftan hiç kimse “Su aksın Türk baksın” diyemez. Çünkü Türkiye doğalgaz ithalatına milyar dolarlar öderken hiç kimse “Bu suya dokunmayın, kendi hâlinde aksın. Bu kömürü, madeni çıkarmayın yerin altında dursun” deme lüksüne sahip değildir. Türkiye hem doğal zenginliklerine ve çevreye sahip çıkar hem de sularını, yer altı zenginliklerini ekonomiye kazandırabilir. Ne yazık ki dünyadaki doğalgaz lobileri, yıllardır insanların çevreye ilişkin duyarlılıklarını istismar ederek nükleer enerji santrallerini, HES’leri ve kömürden elektrik elde edilen termik santralleri engelliyorlar. Bizim gibi zengin petrol ve doğalgaz yataklarına sahip olmayan ve cari açığının neredeyse yüzde 70’i enerji ithalatından kaynaklanan bir ülke bu tuzaklara düşmemeli. Çevreyi koruma ve sahip çıkma saygın ve anlaşılabilir bir tutum. Ancak bazı siyasi yapıların ve radikal örgütlerin masum insanların bu hassasiyetlerini nasıl istismar ettiklerini ve nasıl ülkeyi kaosa sürüklediklerini Gezi olaylarında yaşayarak gördük...