CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin 35. Olağan Kurultayı’nda CHP için dördüncü evrenin demokrasi ve özgürlük arayışı dönemi olacağını belirtmiş. Peş peşe dört seçim kaybeden ve hiçbir şey olmamış gibi koltuğuna yapışıp kalan, yenilgilere rağmen tekrar aday olma pişkinliğini gösteren bir Genel Başkanın yönettiği partinin bir demokrasi iddiası olabilir mi? Bu iddia toplum tarafından samimi ve inandırıcı bulunur mu? Karşısına rakip olarak çıkmak isteyen üç adayın adaylıklarını bir şekilde engelleyen bir genel başkanın özgürlük çağrıları karşılık bulur mu? Kendi partisinde asla uygulamadığı, uygulatmadığı bu yükselen değerleri ülkede uygulayabilir mi?
Kemal Bey tek başına aday oldu. Sadece adı kongre olan tek kişilik
bir yarışta kendi çalıp kendisi oynadı. Tek başına aday olduğu
halde delegeden yüzde 80 oy aldı. Tek aday olduğu için oylama
yapmaya da gerek yoktu aslında.
Kurultaydaki hitabı da sıradan bir grup konuşmasından öteye
gidemedi. Ortaya bir hedef, vizyon, tabanı hareketlendirecek
bir heyecan koyamadı. Bu konudaki açığını kapatmak için her
zaman yaptığı gibi ağzını bozdu. Hem de öyle bir bozdu ki sıradan
cahil, söyleyecek sözü olmayan birinin seviyesine düşerek yaptı
bunu. Yazık-ayıp-çirkin.