Başbakan Ahmet Davutoğlu ile yaptığımız Brüksel ziyaretinin Türkiye açısından çok önemli kazanımlarla sonuçlandığını düşünüyorum. Türkiye-AB ilişkilerinde en önemli eşik 2004’te başlatılan müzakere sürecidir. Bence son Türkiye-AB zirvesinde alınan kararlar o tarihten bu yana yaşanmış en önemli gelişmedir. Bu zirve sayesinde durma noktasına gelmiş olan Türkiye-AB ilişkileri her alanda yeniden canlandırılmıştır. Bir müzakere başlığının 2015 Aralık ayında açılması, Ekim 2016’da vatandaşlarımıza uygulanan vizenin tarihe karışacak olması somut sonuçlarıdır. Suriyeli göçmenlerin yükünü kısmen de olsa paylaşmak amacıyla Türkiye’ye 15 Aralık 2015’ten itibaren 3 milyar Euro katkı verilecek. Ekonomi, enerji ve siyasi konularda iş birliği geliştirilecek. Göçmen sorununa birlikte-beraber çözüm geliştirilecek. Sayın Başbakan görüldüğü gibi Brüksel’den bayağı eli dolu döndü. Eğer Türkiye, Hükümet programına koyduğu reformları aksatmadan gerçekleştirirse 2016’da Türkiye-AB ilişkileri en iyi dönemini yaşayacak.
Türkiye’nin AB çıpasına samimi ve istekli olarak dönmüş olması pozitif bir gelişme.
Başbakan Davutoğlu yaşanan Türkiye-Rusya krizi ile ilgili olarak çok dikkatli-nazik ve seçici bir üslup kullanıyor. Türkiye’den kaynaklanmayan bu talihsiz ve üzücü gelişmenin yıllara dayanan Türkiye-Rusya ilişkilerini zedelemesini istemiyor. Bu nedenle Rusya tarafını rahatsız edecek, onları üzecek, yanlış anlaşılmaya müsait tek kelime etmemeye özen gösteriyor. Ancak Rusya tarafı diplomatik üslubu da aşarak kaba saba açıklamalar yapıyor. Nedir, Sayın Putin’i çıldırtan gelişme? Bir uçağın düşmesi, bir pilot kaybı bu kadar mı önemli? Önemli olsa da Türkiye’yi gözden çıkarmaya değer mi?