Herkes, Ankara’daki sivil katliamı kimin yaptığından çok emin artık. Vicdanı, ahlakı olan hiçbir Kürt kardeşimiz, en azından şu son Kızılay katliamından sonra PKK denilen vahşi terör örgütüne asla sempati duymaz. Evine gitmek üzere durakta bekleyen veya belediye otobüsü ile evine, yurduna dönmekte olan öğrenci-memur-emekli-kadın-erkek-genç-yaşlı herkesi hedef alıp öldüren bir yapıyı hangi amacı taşırsa taşısın desteklemek, sempati duymak o işlenen insanlık suçuna ortak olmaktır. Çözüm süreci devam ederken Haziran 2015’te masayı kimin devirdiği şimdi daha net bir biçimde ortaya çıktı. Çözüm masasından özerklik ve Suriye’nin kuzeyinde PYD’ye koridor imkânı çıkmayacağını anlayan Kandil masayı bilerek ve isteyerek devirdi. Hükümet ve devletin çözüm sürecinden beklentisi, Kürt etnik kökenli vatandaşlarımızın bireysel, kültürel hak ve özgürlüklerinin sağlanması, Kürt sorununun çözümü ve dağa çıkanların silah bırakarak topluma kazandırılmasıydı. PKK’nın masadan beklentisi ise bambaşkaydı. Doğu ve Güneydoğu’da özerklik ilan etmek ve bu bölgeleri PKK’nın yönetmesiydi. Bu imkânı çözüm süreciyle elde edemeyeceğini bilen örgüt, çözüm süreci boyunca illere, ilçelere yığınak yaptı. Bölgede saha hakimiyetini ele geçirdi. Devlet, sorunun çözümü için masada iken diğer muhataplar PKK’nın il ve ilçelerde silahlanması, yerleşmesi ve saha hakimiyetini ele geçirmesi için zaman kazandırmak maksadıyla masadaydılar. Devlet bu gerçek niyetlerini fark edince çözüm masasını devirip daha önceden yerleştikleri Silopi-Cizre-Sur gibi yerlerde sözde özyönetim ilanına kalktılar. Devlet de buna müdahale etti ve çatışmalar başladı. Devletle bilek güreşine girişen PKK, Doğu ve Güneydoğu illerinde ciddi darbeler aldı. Zırva özyönetim ilanı halktan da destek görmedi. PKK ve işbirlikçilerinin özyönetim hedefi ciddi bir darbe aldı.