Suriye’deki iç savaşın başlaması ve Türkiye’nin muhaliflerin
yanında yer almasından sonra Suriye rejimi-İran ve Rusya’ya ait
savaş uçakları ve füze bataryalarının Türkiye’ye yönelmesi
Ankara’yı acil bir hava savunma sistemi arayışına itmişti.
NATO kapsamında Türkiye’ye konuşlandırılan Patriot bataryaları en
çok ihtiyacımız olan dönemde müttefiklerimiz tarafından geri
çekilmişti. Bu çekilme kararı da, bu hava kalkanı arayışının ne
kadar isabetli olduğunu ortaya koymuştu.
Şurası bir gerçek ki, Türkiye’nin acilen bir hava savunma sistemine
ihtiyacı var. Bölgede ve dünyada işlerin bu kadar karmaşık bir hâl
aldığı süreçte, Türk hava sahasına yönelen düşman uçaklarını,
taktik balistik füzeleri, Cruise füzelerini-insansız uçakları ve
helikopterleri etkisiz hâle getirmek için hava ve balistik füze
savunma sistemine ihtiyacımız var. Türkiye hava savunmasını ve
bekasını kimseye emanet edemeyeceğini Rusya ile yaşadığımız
gerginlik sürecinde gördü.
Türkiye bu ihtiyacını karşılamak için önce Patriot füze
sistemlerini üreten ABD’nin kapısını çaldı. ABD firmasının 4
Batarya için önerdiği fiyat 4 milyar dolar düzeyindeydi. Ayrıca
firma teknoloji transferine yanaşmadı. Türkiye ilk bataryayı alıp
kalan 3 bataryanın üretimini ABD firması ile birlikte Türkiye’de
ortak üretmek ve birlikte bu alanda ortak projeler yürütmek
istiyordu. Ancak olmadı, ABD yanaşmadı. Onlar sadece satışa
razıydılar. Yani Orta Doğu ülkelerinde olduğu gibi ‘sadece füzeleri
verelim siz parasını peşin verin ve biz senatodan geçirirsek o
zaman size veririz’ mantığı. Zira bu konuda Türkiye’nin Awacsların
alım süreci dâhil birçok tecrübesini de bir kenara not etmek
gerekiyor. Yaklaşık 300 başlık içeren