Bugün sandık başına gidip oyumuzu kullanacağız. Maalesef, 7 Haziran’da oluşan siyasi tablodan ülkemizi yönetecek bir hükümet çıkmadı. Üzgünüz. Ülkemiz, 7 Haziran’dan bu yana neredeyse 5 ay kaybetti. Birkaç aydır da geçici seçim hükümeti ile yönetiliyoruz. 7 Haziran’da siyasi istikrar bozulduğu için ekonomide sorunlar başladı. Takdir edersiniz ki petrol ve doğalgaz gibi zengin doğal kaynaklara sahip olmayan Türkiye’nin ekonomisinin can damarını siyasi istikrar ve güven oluşturuyor. ‘Siyasi istikrar ve güven parametresi’ emin olun altından-doğalgaz ve petrolden daha kıymetli. Türkiye son 12 yıldır bu altın buluş sayesinde ortalama yüzde 5 büyüdü. 7 Haziran seçimlerinden sonra bu sihirli değneği kaybetme riskimiz ortaya çıkınca döviz arttı, faizler yükseldi ve ekonomik parametreler bozulmaya başladı. Yatırım için ülkemize gelen doğrudan yabancı sermaye miktarında ciddi azalmalar başladı. Nasıl ki insan vücudu zayıflayınca-direncini kaybedince mikroplar vücuda kolay girip insanı hasta ediyorsa ülkeleri yöneten hükümetler zayıflayınca, o ülkeye de pusuda yatan düşmanları saldırmaya başlar. Çünkü o an ülkenin en zayıf anıdır. Nitekim ülkemizde de bu gerçeği yaşadık. 7 Haziran seçimleri sonucunda ülkeyi yönetecek güçlü bir iktidar çıkmayınca bir yandan PKK; diğer yandan DAEŞ ve DHKP-C, bir yandan da Esad yönetimi ve Paralel Yapı Türkiye’ye üç-dört koldan saldırmaya başladılar. Türkiye’nin bu zayıf anından istifade etmek isteyenler Suriye’nin kuzeyinde PYD’nin kontrolünde bölgeler oluşturmaya başladı. PKK, bazı il ve ilçelerimizde özerklik ilanına kalkıştı. Rusya, Suriye’ye gelip bizzat savaşa katılarak muhalifleri geriletmeye başladı. Terör örgütleri ülkemizin güven ve huzuruna kastetmeye yeltendiler. Ağzımızın tadı kaçtı. Güçlü bir hükümet çıkaramayışımızı fırsat bilen ne kadar Türkiye düşmanı varsa kol kola girerek kudurmuş köpekler gibi saldırmaya başladılar.