Cumhurbaşkanımızla katıldığımız Suudi Arabistan gezisi bugüne
kadar iştirak ettiğim en renkli, en bereketli gezilerden biri oldu.
Resmî görüşmeleri müteakip Riyad’dan Cidde’ye, oradan da
Mekke’ye geçtik. Cumhurbaşkanımızla birlikte dolu dolu, harika bir
umre yaptık. Dünyanın dört bir yanından gelen Müslümanların
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gösterdikleri sıcak ilgi ve tezahürat
arasında umremizi tamamladık. Kâbe’nin içerisine girip namaz kılma
ve dua etme imkânı bulduk. Çok şükür, sabah, öğle ve ikindi
namazlarını yüzümüz Beytullah’a dönük idrak ettik. Mekke’den
çarşamba günü ayrıldık.
Peygamber Efendimizi ziyaret etmek üzere Medine’ye doğru yola
koyulduk.
Medine havaalanından otelimize doğru giderken, otobüste Akit
Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hasan Abi’yle yan yana oturduk. Bana
“Bir derdin mi var? İki gündür yüzün gülmüyor” dedi. Bir sıkıntımın
olmadığını, ortamın manevi havasından çok etkilendiğimi söyledim.
Kendisi de son derece iyi ve sağlıklı görünüyordu. Otelimizde
abdestlerimizi tazeledikten sonra Cumhurbaşkanımızla birlikte
Mecsid-i Nebi’ye gittik. Peygamber Efendimizi ziyaret ettik. Onun
yanı başında namaz kıldık, dua ettik. İbadet ve dua ile geçen bir
gecenin ardından otele döndük. Otelin restoranında bir tas çorba
içtikten sonra da odama çekildim...
Sabah 05.45’te Mescid’i Nebi’de sabah namazı kılmak için lobiye
indiğimizde Hürriyet gazetesi yazarı Vahap Munyar’la karşılaştım.
Vahap Bey, "Herhalde haberin yok. Hasan Ağabeyi
kaybettik" dedi. Dondum kaldım. Gece otele dönerken biraz
yürümüşler. Hasan Abi’nin kalbi sıkışmış ve otelin lobisine
kendisini zor atmış. Hastaneye kaldırmışlar ama maalesef
kurtaramamışlar. Haberi alan Sayın Cumhurbaşkanımız da gece
hastaneye gitmiş.
Şoke oldum, kendime gelemedim. Hasan Karakaya yani bizim Hasan
Abimiz daha orta yaşta bir insandı ama kalp rahatsızlığı vardı.
Sanırım iki kez de ameliyat olmuştu. Çok sevdiği sigarayı
bırakmıştı. Sağlıklı görünüyordu. Hatta ben "Abi iyi ki bıraktın bu
mereti, bak yüzüne kan-can gelmiş" dedim.
Umre sevincimize hüzün düştüğü için üzüntülüyüm. Hasan Abi’yi
kaybetmek acı. Daha gençti. Bizim camiamızda yeri doldurulamayacak
bir kalemdi. Artık, yazılarından mahrum kalacağız. Mert, delikanlı,
eğilip bükülmeyen, mücadeleci, davasının sağlam bir neferi, cesur
bir yazarımızı-abimizi kaybettik...
Kutsal topraklarda umre vazifesini yapıp, sevgili peygamberimizi
ziyaret edip ondan sonra Medine gibi bir diyarda dünyaya veda etmek
de her kula nasip olabilecek bir şey değil herhalde. Ne yaptın be
Hasan Abi? Durdun durdun yine yaptın şakanı. Bizi öksüz bırakıp
gidiyorsun. Kime dertleneceğiz, kim teselli edecek bizi? Kim bizi
derleyip toparlayacak? Bundan sonra kiminle dertleşip, kiminle
şakalaşacağız? Kimi kızdıracağız?