"O hainlere Allah sorsun hesabını.
Yaradanım onları kahretsin. Benim yuvamı yıktılar!" Cümleler dün
gibi hafızamda.
15 Temmuz hain darbe girişiminin üzerinden iki ay geçmişti.
KADEM'in düzenlediği panelin konuşmacıları arasında idim.
15 Temmuz şehitlerinin yakınları, gaziler de salondaydı. Her
birinin acıyla yoğrulmuş yaşanmışlıkları karşısında kelimeler
boğazımızda düğümleniyordu. Mutluluğu parada, makamda, unvanda,
şöhrette arayanların aksine gözü yaşlı Nuray Anar Anadolu'nun
bağrından hepimize hayat dersi veriyordu.
FETÖ'nün darbe girişimini engellemek için Akıncı 4. Ana Jet Üs
Komutanlığı'na giden ve darbecilerin attığı kurşunla alnından
vurularak şehit olan Kahramankazan ilçesinin Ahi Mahallesi Muhtarı
Ali Anar'ın eşiydi Nuray Anar.
"Çok mutlu bir aileydik. Eşim sevilen bir insandı. Israrlar üzerine
muhtar seçildi.
Kendi halimizde geçinip gidiyorduk.
Mütevazı bir arabamız vardı. Hafta sonları çocuklarla gezmeye
çıkardık. Şükrederdik.
Bu mutluluğu elimizden aldılar!"
Mahalleliye, "Darbe oluyormuş. Vay hainler! Haydi Akıncı Üssü'ne
gidiyoruz" dedi Ali Anar, yola çıkmak için bir dakika bile
duraksamadı. Nuray hanımın içi "cız" etti ama durduramayacağını
biliyordu.
Şehit muhtar Ali Anar, "Ben gitmezsem, millet gider mi?"
düşüncesindeydi. Oğlu da arabaya bindi. Akıncı'nın girişinde millet
toplanmıştı. Etrafa ateş açılıyordu. Evladını koruma güdüsüyle,
eliyle arkada kalmasını işaret etti. Öne doğru hamle yaptığında
yere yığıldı. Nuray hanıma, yaralı olduğu bilgisi verilebildi önce.
Lakin hissetmişti eşinin şehadete yürüdüğünü!