Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'la Körfez ülkelerindeyiz. İlk durak Bahreyn. Sırasıyla Suudi Arabistan ve Katar'a gideceğiz. Yolda, TUR uçağında ilgi çekici bir film seyrettim. Soğuk Savaş'ın başlangıç yıllarını anlatıyordu... "Casuslar Köprüsü." Gazetemiz yazarı Kerem Alkin'in dünkü köşesinde işaret ettiği gibi "Yeni nesil soğuk savaşın" yaşandığı günlerden geçiyoruz. Filmden bir sahne ve filme damgasını vuran diyaloglardan biri:
"... Soyadın Hoffmann. Belli ki Almansın. Benimki ise Donovan İrlandalıyım. Sen Almanı, ben İrlandalı'yı Amerikalı yapan ne biliyor musun? Anayasa!"
Türkiye'nin, -bana göre yıllar sürecek- "anayasa reformu" çabasının kritik bir eşiğindeyiz. Ülkenin, mümkün olan en geniş tabanlı, sistemi her yönüyle yeniden inşa eden, milli ortak değerleri garanti altına alan, milleti geleceğe hazırlayan anayasa ihtiyacı 16 Nisan'dan sonra da öncelikli olmaya devam edecek. Neden? Çünkü halihazırda bugün için "büyük" lakin Türkiye'nin iddiaları için "mütevazı" bir adım atılıyor da ondan. Anayasa konusu, kişisel bazda tartışılıyor da ondan...
***
Anayasa demişken... ABD Başkanı Donald Trump'ın çok eleştirilen (7 Müslüman ülkeden gelenlere vize konulması gibi) kararlarının yanı sıra dikkate değer uygulamaları da oluyor. Örneğin, yakın zamanda F-35 savaş uçağı projesinin yüklenicisi Lockheed Martin yöneticilerine, "Fiyatlarınızı gözden geçirmelisiniz" demesi epey etkili oldu. Firma, 90 uçaklık ilk parti siparişte 600 milyon dolarlık indirime (tasarrufa) gideceğini açıkladı! Aynı şekilde ABD dışında yatırım yapan otomotiv devlerine kendi ülkelerine yönelmeleri çağrısında bulunması da yetti. Bir anda birkaç milyar dolarlık yatırım ve binlerce yeni istihdam sözü aldı. Örnekleri çoğaltmak mümkün.