Gelin, Ocak 2014 şartlarını birlikte hatırlayalım. Türkiye, 17
ve 25 Aralık yargı darbesinin travmatik sonuçlarını yaşarken,
piyasalarda bugünkünü aratmayan baskılar başlamıştı. Kur yukarı
doğru gidiyor, durdurulması için faiz silahının çekilmesi gerektiği
söyleniyor, Merkez Bankası'nın bağımsızlığı sorgulanıyordu. Mart
2014'teki yerel seçimler öncesi, "siyasal risk" iddiası da işin
tuzu biberi oluyordu. İşte böyle bir ortamda, bir pazar gecesi
Başbakanlık Resmi Konutu'nda tüm ekonomi kurmayları toplandı.
Uzun değerlendirmelerden sonra -o tarihte Başbakan olan- Tayyip
Erdoğan, ezberini bildiği isimler dışında, çok güvendiği isimlere
de tek tek önerisini sordu. Cevap aynı idi...
"Kısa vadeli faizlerin artması lazım!"
Erdoğan, tahmin ettiği ama hayata geçmesini hiç de istemediği bu
seçenek karşısında, yakın çalışma arkadaşlarına, "Siz bilirsiniz
ama yanlış yapıyorsunuz!" dedi. Üstelik faizin kaç puan artacağına
dair sorusuna açık ve net yanıt da alamamıştı.
Sadece, 2-2.5 puanlık faiz düzenlemesi ile piyasalardaki tansiyonun
düşürüleceği öngörüsü vardı. Ertesi gün Merkez, 4.5-5 puanlık "şok
faiz artışı" ile sahneye çıktı. Bu oran, piyasa beklentilerinin de
üstünde idi. Güya, Merkez Bankası önden yüklemeli yüksek faiz
artışı ile kuru yatıştıracak, sonra en geç 6 ay içinde kademeli
faiz indirimine giderek, piyasalara sürekli işlerin yolunda gittiği
mesajı verecekti. Lakin evdeki hesap çarşıya uymadı.
3 yıl önce bugünlerde Türkiye, "düşük kur- yüksek faiz" sarmalına
sokuldu!
***
Ocak 2017 şartları da Ocak 2014'ten farklı değil. Kur, sığ piyasada
yine tırmandırılmakta. Yine faiz artışı istenmekte.
Yine Merkez Bankası'nın karar alma kabiliyeti tartışmaya açılmakta.
Tarihi referandum öncesi yine siyasi risk algısı pompalanmakta.
Hele bunlardan biri var ki... Akıl almaz! Alman Commerzbank'ın son
analizinden söz ediyorum. Neymiş efendim?
Referandumdan "evet" çıkarsa Türkiye'de "one man" -tek adam- süreci
başlayacakmış.
"Hayır" çıkarsa Türkiye'de siyasi kaos yaşanacakmış. E, pes
doğrusu! Tam anlamıyla "suyumu bulandırıyorsun" bahanesi. Merkez
Bankası, piyasaya teslim olmadığı için rahatsızlıklarını
gizlemiyorlar.http://www.sabah.com.tr/yazarlar/muderrisoglu/2017/01/28/3-yil-onceki-senaryo-ve-ahlaki-ustunluk