Geçici koruma altındaki yabancılar yani "sığınmacılar" konusu, partiler üstü mesele olarak görülmeyip, ısrarla siyasi tartışma malzemesine dönüştürüldüğü için bu hassas alanın, hakiki manada ve çok yönlü ele alınması zorlaşıyor. Bakınız, bu tür kısır politik yaklaşımların üreteceği risklere ilk değinen isimlerden biri SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran Hoca oldu (11.05.2022/NTV Siyasi İşler Programı) Prof. Dr. Duran, marjinal ağırlığı olan partilerin, yabancı düşmanlığı içeren ve ırkçılık çağrışımı yapan çıkışlarının, merkez siyaseti zehirlememesi, hatta Fransa'daki gibi ipotek altına almaması gerektiğine işaret etti. Ki haklıydı. Kanımca halen Türkiye'de kötü niyetlerle köpürtülmek istenen sığınmacılar sorunu ancak siyasi sahada organize edildiğinde, ülkenin huzur ve istikrarı için anlık tehlikeler doğurabilir. Yoksa orta uzun vadede demografi ve ulusal güvenlik açısından zaten düşünülmesi gereken bir yığın faktör söz konusu!
Neyse ki benim hep önemsediğim "devlet aklı" proaktif davranıyor
ve müteyakkız halde çalışıyor. Bugün daha detaylı biçimde
öğreniyoruz ki...
Sığınmacıların yoğun olarak yaşadığı illerden başlayarak hemen tüm
yerleşim merkezlerinde valilikler ve kaymakamlıklar düzenli
"güvenlik" toplantıları yapıyor, nabız tutuyorlar.
Bir vali yardımcısının başkanlığında, sosyal yardım programları
koordine ediliyor.
Hepsinden önemlisi, farklı ülkelerden Türkiye'ye sığınan yabancılar
arasından "kanaat önderleri" belirleniyor. Valiliklerdeki
toplantılara katılımları sağlanıyor.
Etkileşimli yönetim diyebileceğimiz il ölçekli toplantılarda,
sığınmacıların sıkıntılarına çare bulunması yanında, asayiş boyutu
da masaya yatırılıyor. İleride yangına dönüşebilecek kıvılcım
noktaları veya fitili ateşlemesi muhtemel şahıslarla bağlantılı
risk analizleri güncelleniyor.Buraya kadar takdir edilecek
çalışmaların eksik yanları da söz konusu...
Örneğin,
Mülki amirler konuya ağırlıklı olarak "güvenlikçi politikalarla"
bakıyor. Neredeyse sığınmacılara, "Vatandaşlarınızı tembihleyin
problem çıkarmasınlar, fazla ortadagörünmesinler"
diyebiliyorlar.
Veya... Bazı güvenlik güçlerinden gördüğü muameleden rahatsızlığını
beyan eden, yabancı kanaat önderi diyebileceğimiz isimlerin lafını
ağzına tıkayabiliyorlar. (Nitekim somut örnekleri bizde mahfuz)
Çoğu zaman, hangi sığınmacıya, hangi kurumların, hangi dönemlerde,
ne ölçüde maddi destek verdiği de bilinmiyor. Neden? Çünkü bu
noktada yaygın bir veri tabanı oluşturulmuş değil. Lakin iyi
uygulamalar da var. Mesela, Kahramanmaraş tecrübesi diğer illerin
örnek almasını gerektiriyor.
Ve nihayet... Kamu yöneticileri, güvenlik birimleri ve yargı
mensuplarının benzer örnek olaylar karşısında, standart davranış
kodları geliştirmedikleri anlaşılıyor.