Yarın, büyük gün. Yurtiçinde 53 milyon 765 bin seçmen son sözü söyleyeceği "demokrasi şöleni" için sandıklara koşacak. Yurtdışında yaşayan 2 milyon 867 bin seçmenden 1 milyonu aşkını zaten kararını verdi... "İnanılmaz" denecek bir maratonu tamamlıyoruz. Seçim takviminin ilanı, aday belirleme süreçleri, adayların tanıtımı, seçim beyannameleri, vaatler, miting yarışları, anketler, tahminler, atışmalar, güvenlik boyutu derken, hepimiz seçmenin engin ferasetiyle vereceği mesajı merakla bekliyoruz.
***Gittiğimiz her yerde, hep aynı soruya muhatap olduk: "Ne
görünüyor?"
Cevabı zor, zor olduğu kadar net bir soruydu bu... Ben hem
gördüklerimi hem de tespitlerimi paylaşmak isterim...
Kampanya dönemi, halkın nabzının farklı attığı anlara sahne
oldu. 15 aya sığan üçüncü seçim nedeni ile başlangıçta, "seçmen
yorgunluğu" hâkimdi. Bu tabloya "kararsızlıkla karışık tepkisellik"
de eklendi. Son düzlükte ise hava daha az bulutlu. "İstikrar içinde
iktidara mesaj" diyebileceğimiz bir görünüm söz konusu.
Seçim yarışı, ilk günden itibaren birinci parti ile dördüncü
parti arasında geçti. AK Parti'nin açık ara liderliğinden kuşku
yoktu lakin HDP üzerinden kurulan parçalı koalisyon ile "tek başına
iktidarı sarsma projesi" iyi işletildi. Sade vatandaşı yeniden
hareketlendiren ve sağduyu çizgisinde buluşturan da bu
oldu.
Bu seçim süreci de hissettirdi ki "istikrar" ekmek kadar, su
kadar değerlidir.
Ve "seçmen midesiyle düşünür." Yani; günlük hayatına değen,
refahını, konforunu artıran siyaseti tercih eder.