Büyük dönüşümler, büyük sancılarla gerçekleşiyor.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne tam geçişin tesis edileceği 24
Haziran seçimleri öncesi bilhassa ekonomik sahada yaşadıklarımız
bizi, bize bırakmayacaklarını gösteriyor. Bu tür durumlarda mühim
olan, algılarla birlikte olguları da yönetmek, rasyonel çizgiden
kopmamak, duygusal tepkiler vermemek ve piyasaların önünden
gidebilmektir. Dolayısı ile "Ankara ne yapmak istiyor,
anlamlandıramıyoruz" diyenler, meselenin giderek kompleks nitelik
kazandığını ve Ankara'nın "Tedbir alındı ama netice vermedi"
şeklindeki oyunu bozmaya çalıştığını dikkate almalı. Hatta seçim
öncesi Hükümeti tavize zorlayacak hamlelerin de pro-aktif olarak
öngörüldüğünü not etmeli. Yoksa izlenecek yol belli. O yolda ilk
adım atıldı.
Bugün açıklanacak AK Parti Seçim Beyannamesi'nin, "ekonomik
öngörülebilirlik, hukuk güvencesi ve bürokratik istikrar" anlamında
pek çok soru işaretini ortadan kaldıracağı söylenebilir. Ankara
seçimlere odaklı iken seçimi, seçim sonrası uygulanacak programı
şimdiden açığa düşürme girişimlerini de göz ardı etmemek
gerekir.
İşte bu nedenledir ki Cumhurbaşkanı kadar AK Parti listesindeki her ismin tüm gücüyle çalışması, teşkilatların da enerjisini sonuna kadar sahaya yansıtması gerekli. AK Parti'nin, Cumhur İttifakı içindeki ortağının desteğine dahi ihtiyaç duymadan, 300'ün çok üstünde milletvekili sayısına erişmesi, sistemin tıkanmadan işlemesini, cesur kararların hızla hayata geçmesini sağlayacaktır. Evet, ilke olarak milletvekili olanların Bakan olması düşünülmemektedir. Ama istisnaları olacaktır. Bunun ön şartı da Meclis'te yeterli sayısal ve siyasal çoğunluğa ulaşmaktır. Kaldı ki bakan kavramı da özünde değişime uğrayacak, doğrudan Cumhurbaşkanı'nın takımında yer alan bir tür "devlet sekreterine" dönüşecektir. Siyasi kimlikten ziyade icrai kimlik ve teknokrat kabiliyet ağır basacaktır. Önümüzdeki dönemde kabinede görev alacak isimler, bürokrasinin ağzına bakmayacak, etkin danışma ve değerlendirme süreçlerinden sonra karar alıp, uygulanmasını sağlayacak ve sonuç alınmasından sorumlu olacaktır.
Özetle... Yetki kullanan herkesin ister siyasi isterse bürokratik konumda olsun, görevini ve gereklerini tam manasıyla yapması geçiş dönemlerinin kaderini belirleyen faktördür. Ankara'da da İstanbul'da da seyirci kalanlar, kişiye göre yorum yapanlar bir hayli fazla iken hiç olmazsa kritik pozisyondaki yöneticilerin işin doğrusunu yapması an itibariyle yeterlidir. 25 Haziran sonrası zaten hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.