CHP'nin "adalet yürüyüşü" adını verdiği hareketin, Ankara'daki hali ile İstanbul'a yaklaştıkça dönüştürülen hali arasındaki fark iyice belirginleşiyor. CHP'nin akıl hocaları, yürüyüşün sonlanacağı 9 Temmuz tarihini, 15 Temmuz'un karşısına çıkarmaya hazırlanıyor. 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünü, bir gecede yaşanmış ve bitmiş bir olay gibi sıradanlaştırma çabasıyla beraber, 9 Temmuz bir başka milat haline getirilmeye çalışılıyor!
Esasen mesele, iddia edildiği gibi yargı sistemi ve sorunları olsa idi, sokağa dökülmeden, Meclis zemininde ve meşru platformlarda yapılacak çok sayıda demokratik faaliyet söz konusu olabilirdi.
CHP'ye gönül verenler, Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığa getiriliş yöntemini ve özellikle 2013'ün ikinci yarısından itibaren girilen karanlık ilişkiler ağını sorgulamak zorunda.
CHP'deki bir ekip siyaset üretemedikçe, sandıkta patinaj yaptıkça kendi siyasetini inkâr edercesine FETÖ'nün arka bahçesinde dolaşmaya başladı. Türkiye, legal görünümlü illegal yapılar gerçeği ile yüzleştiği sırada CHP, "Düşmanımın düşmanı dostumdur" diyen FETÖ'ye ve kurguladığı dokümanlara bel bağladı. Bugün CHP'deki bazı aktörleri yollara düşüren husus, güncel adalet arayışı değil, ellerine yüzlerine bulaşan FETÖ izidir. Daha doğrusu, Ankara'nın gizli mahfillerinde kalan bağlantıların deşifre olması endişesidir!
İktidar partisini, siyasi rakip değil de siyasi hasım olarak gören çevreler, CHP'nin kurumsal kimliğinin içine sızarak, sözde demokratik muhalefet görüntüsünü sonuna kadar kullandılar. Tabii profesyonel olan uluslararası istihbarat örgütlerinin diplomat kılıklı aktörleri ile FETÖ'nün beyin takımı bu hastalıklı ilişkide CHP'yi çırak çıkardılar. İhale, haliyle CHP'nin üzerinde kaldı.
***