Cumhur İttifakı doğduğu andan itibaren, maksatlı bir çevre, yaşaması için değil kısa ömürlü olması için çabaladı. İttifak, seçim sonuçlarının açıklanması ile birlikte taraflı tarafsız herkese somut mesajlar verince malum çevrelerde stres iyice arttı. Bu kez, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin, pratik uygulama döneminin sakatlanması pahasına AK Parti ile MHP arasındaki işbirliği hedef tahtasına konuldu. İttifakın çatlayacağı, ittifakla yol alınamayacağı, MHP'ye güvenilemeyeceği, Meclis'te başka arayışların başlayacağı... Neler yazılmadı, neler söylenmedi ki!
Baştan beri savunduğumuz gibi siyasi partilerin belli konular etrafında ittifak etmesi ile ittihat konusu birbirinden çok farklı. Kurumsal kimliklerini, ilke ve hedeflerini koruyan, birbiri içinde erimesi mümkün olmayan iki siyasi partinin, kapsamı tanımlı ortaklaşmasını doğru okumak gerek. Hele hele bugünkü Meclis'in sandalye dağılımı dikkate alındığında, ittifak üzerine oynanan oyunlar, AK Parti- MHP işbirliğinden beklenen faydayı sabote edeceği gibi zamanla belirsizlik nedeni haline de gelebilir. Bilindiği gibi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, 9 Temmuz'daki yemin töreni ile birlikte yeni hükümet de kurulacak ve icraatlarına başlayacaktır. Ancak, tahminlerin aksine bu dönemde Meclis de denge ve denetleme rolü ile hayli etkin konuma gelecek, yasama ile yürütme arasındaki uyumun düzeyi ise devlet yönetiminde öngörülebilirliğin temel göstergesine dönüşecektir.
Eldeki veriler, Cumhur İttifakı'nın, Mart 2019'daki yerel seçimlerde bilhassa bazı büyük illerde sonuç odaklı yeni bir ortaklığa evrilebileceğini çağrıştırmaktadır. İlk eşiğin 9 ay sonraki seçimde aşılacağı hesaba katıldığında ittifak ruhuna ters düşen beyan ve girişimlere fırsat verilmeyeceği söylenebilir. Sonrasını, ülkenin gündemi, partilerin genetik yapısı belirleyecektir. Cumhur İttifakı, iki partiyi aynı potada eritecek kurumsal geçişkenliğe dönüşmeyecektir.
Unutmadan... TBMM'de seçmenin kurduğu denge, koşullara göre açık ve örtülü pek çok çözüm formülünü de yedeklemiş durumdadır!