Okan Müderrisoğlu Sabah Gazetesi

Darbenin görünmeyen yüzü!

Deniliyor ki... İstihbaratta teamüller vardır. Bir ihbar geldiğinde eş anlı iki süreç başlatılır: 1- Teyit-Tekzip. 2- Karşı önlem. Sonra şöyle devam ediliyor... İstihbarat birimlerine her gün onlarca ham...

23 Temmuz 2016 | 1.094 okunma

Deniliyor ki... İstihbaratta teamüller vardır. Bir ihbar geldiğinde eş anlı iki süreç başlatılır:
1- Teyit-Tekzip. 2- Karşı önlem.
Sonra şöyle devam ediliyor... İstihbarat birimlerine her gün onlarca ham bilgi ulaşır.
Bunların nitelikli istihbarat kabul edilebilmesi için "yer, zaman, kişi" bildirilmesi gerekir. Bu nedenle, bir yandan iddia veya ihbarın teyidine, tabii aynı zamanda da tekzibine çalışılır. Deyim yerinde ise sağlaması yapılır.
Anlatım, ihbar, yazılı not vs... İstihbari açıdan kıymetlendirildi mi, derhal hedef kişi, kurum ve bölge için karşı tedbirler devreye girer.

***
15 Temmuz 2016'da, darbe girişimi için görevlendirildiğini beyan eden subaylar, epeyce detay vererek istihbarat teşkilatını alarme ediyor. Aktarımlarının hiç de yabana atılır şeyler olmadığı kanaati oluşuyor. Anlatılanların ve anlatanın ciddiyeti test ediliyor. Daha ileri araştırmalara gerek duyuluyor.
İstihbaratın kilit isimleri ile Genelkurmay karargâhı arasında önce telefonla, kısa süre sonra yüz yüze görüşme trafiği başlıyor. Bu ilk görüşmede karargâhın "askeri iç bünyede durum tespiti" için harekete geçtiği anlaşılıyor.
Derken karargâhın bir ve iki numarası ile müsteşar saat 18.00 sularında çok kapsamlı değerlendirme yapıyor. 19.26-20.31 saatleri arasında Genelkurmay emirler yayımlıyor (aslında yayımlandığını sanıyor). Kara Kuvvetleri Komutanı da denetleme için sahaya çıkıyor. Müsteşar, karargâhtan ayrılıyor. Durumun kontrol altına alındığı varsayılıyor!
O saatten itibaren, karargâhla Yenimahalle arasında bağlantı kopuyor. Ne yazık ki savaş uçakları Ankara semalarında, tanklar Boğaz Köprüsü'nde görünüyor.
***
Ve sorular birbirini izliyor... Örneğin, istihbarat tarafı eskisi gibi askerin içinde adamı olmadığını söylüyor ve kaynağından duyum almanın güçlüğünden dem vuruyor.
Ayrıca... Genelkurmay'a gidildikten sonra yayımlanan emirlerin, darbecileri paniklettiğini, bu sayede darbenin öne çekildiğini ve deşifre edildiğini savunuyor. Burada kritik hususlar şunlar...
1- İstihbarat bu çapta örgütlenmeyi neden 15 Temmuz öncesi açığa çıkaramıyor? Haydi bundan geçtik diyelim... İstihbarat veya karargâh; belli düzeyde tehdit algıladığına göre, neden Başkomutan'ı ve hiyerarşik olarak bağlı oldukları Başbakan'ı bilgilendirmiyor?
2- Jetlerin yere indirilmesi ve yerdekilerin havalanmaması emri verilirken, yani risk algısı bu düzeydeyken işin asli sahibi Hava Kuvvetleri Komutanı neden uyarılmıyor? Eskişehir'deki havacı ekip, nasıl oluyor da darbeye düğünde yakalanıyor?
3- TSK'dan sonra en büyük silahlı gücü yöneten İçişleri Bakanı'na, 15 Temmuz öğleden sonra gelen o öncü sinyaller niçin ulaştırılmıyor?!
Bakan tedbir alacağı sırada Erzurum-Ankara uçağında bulunuyor ve istediği dakikada müdahale etmesi geciktiriliyor!
4- İstihbarat, Cumhurbaşkanı'na 24 saat ulaşabileceği telefonu niçin kullanmıyor? "Tehlike fark edildi, önlem alındı, endişelendirmek istemedik" şeklindeki mazeret zinciri tatmin edici olmaktan uzak durmuyor mu?

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ekonomiye dair kısa Notlar... 21 Kasım 2024 | 440 Okunma Küresel zirveleri etkileme kabiliyeti... 20 Kasım 2024 | 173 Okunma G20 Zirvesi... Erdoğan, Rio’da Biden’ı uğurlarken... 19 Kasım 2024 | 268 Okunma AK Parti... Değişim, Değişiklik, İhtiyat! 16 Kasım 2024 | 197 Okunma Etki ajanlığı mı, yeni nesil casusluk mu? 14 Kasım 2024 | 1.415 Okunma