Deniliyor ki... İstihbaratta teamüller vardır. Bir ihbar
geldiğinde eş anlı iki süreç başlatılır:
1- Teyit-Tekzip. 2- Karşı önlem.
Sonra şöyle devam ediliyor... İstihbarat birimlerine her gün
onlarca ham bilgi ulaşır.
Bunların nitelikli istihbarat kabul edilebilmesi için "yer, zaman,
kişi" bildirilmesi gerekir. Bu nedenle, bir yandan iddia veya
ihbarın teyidine, tabii aynı zamanda da tekzibine çalışılır. Deyim
yerinde ise sağlaması yapılır.
Anlatım, ihbar, yazılı not vs... İstihbari açıdan kıymetlendirildi
mi, derhal hedef kişi, kurum ve bölge için karşı tedbirler devreye
girer.
***
15 Temmuz 2016'da, darbe girişimi için görevlendirildiğini beyan
eden subaylar, epeyce detay vererek istihbarat teşkilatını alarme
ediyor. Aktarımlarının hiç de yabana atılır şeyler olmadığı kanaati
oluşuyor. Anlatılanların ve anlatanın ciddiyeti test ediliyor. Daha
ileri araştırmalara gerek duyuluyor.
İstihbaratın kilit isimleri ile Genelkurmay karargâhı arasında önce
telefonla, kısa süre sonra yüz yüze görüşme trafiği başlıyor. Bu
ilk görüşmede karargâhın "askeri iç bünyede durum tespiti" için
harekete geçtiği anlaşılıyor.
Derken karargâhın bir ve iki numarası ile müsteşar saat 18.00
sularında çok kapsamlı değerlendirme yapıyor. 19.26-20.31 saatleri
arasında Genelkurmay emirler yayımlıyor (aslında yayımlandığını
sanıyor). Kara Kuvvetleri Komutanı da denetleme için sahaya
çıkıyor. Müsteşar, karargâhtan ayrılıyor. Durumun kontrol altına
alındığı varsayılıyor!
O saatten itibaren, karargâhla Yenimahalle arasında bağlantı
kopuyor. Ne yazık ki savaş uçakları Ankara semalarında, tanklar
Boğaz Köprüsü'nde görünüyor.
***
Ve sorular birbirini izliyor... Örneğin, istihbarat tarafı eskisi
gibi askerin içinde adamı olmadığını söylüyor ve kaynağından duyum
almanın güçlüğünden dem vuruyor.
Ayrıca... Genelkurmay'a gidildikten sonra yayımlanan emirlerin,
darbecileri paniklettiğini, bu sayede darbenin öne çekildiğini ve
deşifre edildiğini savunuyor. Burada kritik hususlar şunlar...
1- İstihbarat bu çapta örgütlenmeyi neden 15 Temmuz öncesi açığa
çıkaramıyor? Haydi bundan geçtik diyelim... İstihbarat veya
karargâh; belli düzeyde tehdit algıladığına göre, neden
Başkomutan'ı ve hiyerarşik olarak bağlı oldukları Başbakan'ı
bilgilendirmiyor?
2- Jetlerin yere indirilmesi ve yerdekilerin havalanmaması emri
verilirken, yani risk algısı bu düzeydeyken işin asli sahibi Hava
Kuvvetleri Komutanı neden uyarılmıyor? Eskişehir'deki havacı ekip,
nasıl oluyor da darbeye düğünde yakalanıyor?
3- TSK'dan sonra en büyük silahlı gücü yöneten İçişleri Bakanı'na,
15 Temmuz öğleden sonra gelen o öncü sinyaller niçin
ulaştırılmıyor?!
Bakan tedbir alacağı sırada Erzurum-Ankara uçağında bulunuyor ve
istediği dakikada müdahale etmesi geciktiriliyor!
4- İstihbarat, Cumhurbaşkanı'na 24 saat ulaşabileceği telefonu
niçin kullanmıyor? "Tehlike fark edildi, önlem alındı,
endişelendirmek istemedik" şeklindeki mazeret zinciri tatmin edici
olmaktan uzak durmuyor mu?