Şöyle bir özel sistem tasavvur edin lütfen. Patronajın;
Görünüşte "kamu ile işi olmayacak!" Gerçekte doğrudan veya dolaylı olarak kamu ile yolu hep kesişecek.
Geçmişte siyasetin zayıf ve parçalı olmasını iyi değerlendirecek. Güçsüz siyasetçiye gözdağı verme sonra sözde destekleme yoluyla gelişimini teminat altına alacak.
Ayrıca...
Yatırımını sürekli bürokrasiye yapacak! Stratejik olarak gördüğü bürokratik kurumların tepe yöneticilerini yakın markajda tutacak. Hazine, Merkez Bankası, BDDK, EPDK, SPK, Gelir İdaresi, Özelleştirme vb...
Mümkünse bürokrat atamasında etkili olacak. Değilse, muhtelif uyarı yazılarıyla bir tür "hoş geldin mesajı" vererek bürokratı yörüngesine çekecek.
Her hal ve kârda o kurumlara dışarıdan etki edecek isimleri bünyesinde barındıracak. Eski devlet, yeni şirket personeli üzerinden lobi faaliyetlerine hiç ara vermeyecek.
Sadece işlerini yürütmekle ilgilenmeyecek, mümkünse rakipleri ile ilgili bilgileri de önceden edinmeye çabalayıp, pozisyon belirleyecek.
İşletme yönetimi, "Ankara'yı yedekleme" üzerine kurulu bir holding sisteminin sürdürülebilirliği, piyasadaki gelişmeler kadar başkentteki "denge değişimi" ile de yakından ilgilidir haliyle. Patron, "Ya olup biteni bilmiyordur ya güvendiği adamları yanlış sinyal veriyordur ya da bile bile lades diyordur!" Lakin... Gözü kulağı Ankara'ya endeksli şirketler yapısının eski alışkanlıklarla devam etmesi mümkün olmadığı gibi bir süre sonra yakınmanın anlamı ve değeri de yoktur.