Türkiye'ye çekilen operasyonlara, kur oyunlarına, faiz
tuzaklarına teslim mi olacağız? Asla!
Karamsarlık pompalayan ve bunu bulaşıcı hastalık gibi yayanlara
kulak mı kabartacağız? Asla!
Bugün kurguladıkları senaryolarla geleceğimizi ipotek altına almaya
çalışanlara geçit mi vereceğiz? Asla!
Dün, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleşen "Proje Bazlı Teşvik
Tanıtım Töreni" Türkiye'nin "gerçek gündemidir!" Türkiye'nin
davası, "yatırım, üretim, istihdam, ihracattır!" Ülkemizin,
dedikoduyla spekülasyonla, manipülasyonla kaybedecek tek dakikası
yoktur...
"Neden?" diye sorulacak olursa... Cevabını, bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan vermiştir:
"Teşviklere; devletin kaybı değil, ülkenin ve milletin kazancı olarak bakıyoruz!" İşte; zihniyet değişimi de burada. Eski tarz bürokrasi, teşvikler konusunda yıllarca defans yaptı. Yatırıma ve kazandıracaklarına odaklanmak yerine, daha temeli atılmayan tesislerden ne alacağına baktı. Destek olmadı, aksine köstek oldu.
Şimdi, 100 milyon dolar ve üstündeki ölçekli yatırımlara, katma değer üreten, teknoloji geliştiren firmalara "süper teşvik" getiren bir Türkiye var.
Eğer yatırım yapılmıyorsa Kurumlar, Gelir veya Gümrük Vergisi'nden, sigorta priminden fedakârlıkta mı bulunmuş oluyorsunuz? Tabii ki hayır! Peki, yatırım yapılması için vergi ve sigorta indirimleri, enerji ve finansman destekleri verince, devlet kayba mı uğramış oluyor?
Bu sorunun cevabı eski Türkiye için "Evet" idi. Yeni Türkiye ise konuya farklı ve yapıcı bakıyor.
Yani... 23 projenin taahhüt ettiği 33.5 milyar dolarlık yatırımı, cari açığın 26 milyar dolar azalmasını, 6 milyar dolarlık ihracat artışını, 169 bin istihdamı özetle, ekonomik büyümeyi önemsiyor.
Ve son nokta... "Kur- Faiz" yoluna mayın döşeyen malum sermaye çevreleri...
Bir süre daha Türkiye'nin direncini test edebilir. Ve emin olun, bir süre sonra bir şey olmamış gibi gelip yine bu ülkeye kaynak aktarmak durumunda kalır. Biraz sabır!
Yüksek faiz de çift haneli enflasyon da düşecek...