Okan Müderrisoğlu Sabah Gazetesi

Faiz: İlaç mı, zehir mi?

Kurlarda dalgalanma var diye faiz silahına sarılmak, sapanla vurulacak kuşa topla ateş etmeye benzer. Önemli olan, kurlardaki hareketliliğin kaynağı, dalganın boyu ve fiyatlar genel seviyesine orta vadede ne kadar etki edeceğidir. Kurdan...

17 Nisan 2018 | 148 okunma

Kurlarda dalgalanma var diye faiz silahına sarılmak, sapanla vurulacak kuşa topla ateş etmeye benzer.
Önemli olan, kurlardaki hareketliliğin kaynağı, dalganın boyu ve fiyatlar genel seviyesine orta vadede ne kadar etki edeceğidir.
Kurdan, enflasyona geçiş olsa bile bunun, kamu maliyesi sınırları içinde ne derece yönetebileceği de hesaplanmalıdır.
Bugün Türkiye ekonomisinin karşı karşıya bırakıldığı kur artışının dışsal ve içsel nedenleri iyi etüt edilmeden alınacak bazı kararlar, aceleci görünebilir veya umulan sonuçları vermeyebilir.
Piyasaların, beklenti gerekçeleri ile o beklentilerin karşılanması için alttan alta işledikleri "faiz ayarlaması talebi" reel ekonomi açısından "zehirli ilaç" etkisi yaratabilir.
Zira... Parasal oyuncuların stresi de istekleri de her an mevcuttur. Esasen bu bir döngüdür.
İşte bu nedenle mühim olan, anlık akıma kapılmadan ekonominin ana doğrultusuna ilişkin tutarlı mesajlar verilmesi ve kararlılığın muhafazasıdır.
Dışarıdan bakıldığında... Jeopolitik riskler, enerji fiyatlarındaki artışlar, ABD Merkez Bankası'nın faiz artırım kararları vb unsurlar, sıcak paracılar için zaten stoktaki bahaneler.
Türkiye'ye dönünce... Enflasyonun seyri, faizdeki yukarı yönlü baskılara karşı direnç, cari açıktaki değişkenlikler yine gündeme sürülmüş durumda.
Bu da demek oluyor ki çoklu iç ve dış gelişmeye karşı klasik tekli reçete ile mutlak sonuç almak mümkün değil. Bir başka ifadeyle kur şokunu, faiz şoku ile tedavi etmeyi denemek kısa vadeyi kurtarır gibi görünse de uzun vadede daha büyük sorunların kaynağı haline gelebilir.
Buna rağmen faizlerle ilgili son seçenek bir faiz artışı değil, Merkez Bankası'nın farklı faiz marjları arasında uyumlaştırma olabilir. Bu tarz bir düzeltmenin de doğrudan gelecekteki enflasyon tahmini ile bağlantısının kurulması gerekir. Sadece finansal piyasalara mesaj verme uğruna parasal sıkılaştırma yapılması, ne niyetleri bilinen piyasa aktörlerini tatmin eder ne de atılan taş ürkütülen kurbağaya değer.

*** Halihazırda hassasiyet arz eden bir başka konu da "rezerv yönetimi!" Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın daha önce dile getirdiği ve dün de tekrar ettiği üzere, ABD Doları'nın rezerv para gücünden kaynaklanan dayatmalara karşı alternatifler düşünülmelidir. "Milli paralar üzerinden ödeme, takas mekanizmaları, altın karşılıkları" gibi. Bu arayış hem kur ataklarına karşı emniyet supabı oluşturur hem de ABD ile yaşanabilecek her türlü gerilimde New York'ta tutulan varlıklar üzerindeki kaygıları bertaraf eder.
Yani... Türkiye Cumhuriyeti'nin altın varlığının artırılması kadar altın ve döviz varlıklarının nerelerde tutulduğuna da yeniden bakmakta fayda var. Farklı merkezlerdeki karşılıklar, çeşitli avantajlar da sağlar. Sanırım ekonomi yönetimi de bu gerçeğin farkında.
Özetle... Türkiye ekonomisine yönelik meydan okumalara "akılla, soğukkanlılıkla, yapısal önlemlerle" karşılık vermek ve bütün bu çerçeveyi "politik duruşla pekiştirmek" yegâne çaredir.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ekonomiye dair kısa Notlar... 21 Kasım 2024 | 437 Okunma Küresel zirveleri etkileme kabiliyeti... 20 Kasım 2024 | 173 Okunma G20 Zirvesi... Erdoğan, Rio’da Biden’ı uğurlarken... 19 Kasım 2024 | 266 Okunma AK Parti... Değişim, Değişiklik, İhtiyat! 16 Kasım 2024 | 197 Okunma Etki ajanlığı mı, yeni nesil casusluk mu? 14 Kasım 2024 | 1.415 Okunma