ABD Merkez Bankası'nın (Federal Reserve-FED) faiz artırım
kararı ve 2017 için yaptığı değerlendirmeler karşısında Ankara
acaba ne düşünüyor?
Bu konuda elimizdeki en güçlü sinyal Merkez Bankası
Başkanı Murat Çetinkaya'nın, geçtiğimiz hafta Bakanlar
Kurulu'nda yaptığı sunuş. Ve gerek bankacılık kesiminden gerekse
reel sektörden gelen canlı sinyaller...
Ankara'daki genel hava şöyle...
Hem bireysel olarak hem de firmalar bakımından Türkiye'nin idare
edebilecek yakıtı var. Lakin -iç ve dış kaynaklı- türbülanslı
ortamda mesafe alındığı için yönetilebilir denge tutturulmaya
çalışılıyor.
Ankara, finans sektörünün iç dinamikleri ile
şirketler tarafının kur riski yönetimine
odaklanmış durumda.
Bankaların pozisyonları, 2017'yi de 2016 gibi atlatma üzerine
kurulu. Yani... Kredi büyümesini sınırlayan, risk algısını ön
planda tutan bir yaklaşım söz konusu. Ki bu eğilim daha çok
uluslararası sermayeli bankalarda hissediliyor.
Sektörün bir bölümü ise "Ankara ile koordineli biçimde ama
dikkatlice bilançoyu yönetiriz" görüşünü taşıyor.
İşte bu nedenle BDDK'ya her zamankinden fazla görev ve sorumluluk
düşüyor. Hem finans sektörünün hassasiyetlerinin gözetilmesi hem de
bankacılık sektörü kaynaklı tıkanıklıkların aşılması zorunluluk arz
ediyor! Kaldı ki bankacılar da Türkiye ekonomisinin ılımlı da olsa,
beklentilerin zaman zaman altında da kalsa büyüme eğilimini
sürdürmesinin, finans sektörünün geleceği bakımından ortak payda
olduğunu kabul ediyor!
Firmaların kur kaynaklı mali sorunları ile fiyatlama sıkıntılarına gelince... Bunoktada reel sektörü soluklandırma ve kur riskini idare etme rehberinin eşzamanlı olarakdevreye girebileceğini söylemekle yetineyim.
***Son olarak, başlıktaki soruya, kendimce cevap vermeyi
deneyeyim...
Merkez Bankası kurfaiz getirisine yönelik
refleksini koruyor.
2017 yılı Para Politikası Perspektifi'nde dile
getirildiği gibi "fiyat istikrarı" hedefinikollamaya devam
ediyor.