Yeni dünya düzeninin ayak seslerinin duyulduğu
bugünlerde Türkiye, küresel sistemin geleceği adına "örnek
ülke" konumuna yükseliyor. 2. Dünya Savaşı sonrasının
kurumları giderek işlevselliğini yitiriyor.
Bölgesel krizlerin çözümünde BM, AB, NATO gibi yapılar,
misyonlarının gereğini yerine getiremiyor.
Haliyle barış ve refah için ülkelerin milli kapasitesine
yaslanarak, olay ve taraflar bazlı formüller üreterek sonuç almaya
çalıştığı özellikli bir dönem başlıyor. Türkiye Cumhuriyeti;
kaotik, mutlak güç merkezli, değişkenlik arz eden bugünkü global
ortamda, ilerisi için gösterge aktör kimliği kazanıyor.
Kararlı liderlik.
Uyumlu devlet kadrosu.
Birlik içinde millet.
Etkili kamu diplomasisi...
İşte bu "Rabia", yıllardır özlediğimiz kimyada bir
araya geldiğinde, varoluş sorunlarının aşılmasında hiçbir gücün
Türkiye'nin karşısında duramayacağını teyit ediyor. Böyle olduğu
içindir ki ABD müesses nizamının üç kritik ismi; Başkan Yardımcısı,
Dışişleri Bakanı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı soluğu Ankara'da
alıyor. Tehdit ve yaptırım dili ile konuşan Amerikalılar bile,
günün sonunda kendilerince "onurlu çıkış yolu"
aramak zorunda kalıyor.
Barış Pınarı Harekatı'nın dalga dalga yayılan askeri, siyasi ve
diplomatik etkisiyle elde edilen netice
"başarıdır." Başarının mimarı Başkan Erdoğan,
başarının sırrı ise Erdoğan'ın "devleti ve
milleti aynı eksende buluşturma"
kabiliyetidir!
*** Şimdi hayati
derecede önem kazanan 120 saatten geriye sayım başlamıştır.
Alandan ulaşan istihbarat; Kandil artığı, PKK terör örgütünün sözde
komutanı olarak bilinen 30-40 kadar teröristin direnç göst...