Şöyle bir hatırlayalım...
Görünür gerçekliğinden daha yüksek siyasi neticeye ulaştı.
Kamuoyu yönetimine dair kendisine telkin edilen teknikleri birebir
uyguladı.
Eriştiği imaj düzeyi sayesinde, hata yapsa dahi kendisine şimdilik
kredi açılmasını sağladı.
İstanbul seçimine ilişkin hukuki süreç devam ederken öyle
iştahlıydı ki "Mazbatamı verin. Kaybedecek zaman yok. Bir an önce
hizmete başlamak istiyorum!" diye ortalığı ayağa kaldırdı.
Sonra...
İstanbul'u sel götürürken tatilde olduğu anlaşıldı. Ama asıl
önemlisi... Mega şehir sıkıntılı şartlarda iken görevinin başına
davet edilmek istenmesine karşın, Bodrum'daki Başkan'a
ulaşılamadığını bizzat yakın ekibi açıkladı.
Derken...
İstanbul'da şöyle bir göründü, iş yeleği ile olay yeri inceleme
fotoğrafı verip, aynı akşam apar topar yine Bodrum'a döndü.
Haliyle, tepki çekti.
Ve konu, sadece tatil ısrarına indirgendi.
Evet... Doğruluk payı vardı.
İyi de gerçek tam olarak böyle miydi? *** İstanbul'dan çok, genel
siyaset meseleleri ile ilgilenen, terör örgütüne yardım yataklık
yapan isimlere destek çıkmaktan çekinmeyen, alternatif lider (!)
figürü heyecanına fazlasıyla kapılan, halkla ilişkiler yöntemleri
ve konjonktürün sağladığı faktörlerle seçim kazanan bir isim nasıl
olur da tam zamanlı mesai yerine, birkaç seans tatil yapar?
Tatil merakı izleniminin, yoğun çalışma iddiası ile ters düştüğünü
bile bile, İstanbullularda negatif enerji birikmesine yol açan bu
görüntüden neden kaçınmaz ki?
O zaman akla başka hususlar gelmez mi?
Örneğin, gözlerden uzak şekilde, açık denizde veya gizli saklı
koylarda, özel görüşmeler yapılmış olabilir mi?
Randevu programları aksamasın diye Bodrum-İstanbul-Bodrum arasında
gidip gelmek zaruret arz etmiş midir?
Ulaşılamaz durumda olmak ve gizli kalmak için telefonun kapatılması
veya çekmeyeceği bir noktada bulunmak gerekmez mi?
Belli ki...
Hikaye, İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun İstanbul'u,
Avrupa'yı, Amerika'yı, Ortadoğu'yu Bodrum'a taşıyan ortam ve
aktörlerle bağlantılı önceliklerinden ve temaslarından
kaynaklanıyor!
Şeffaflık gereği bilinmesi gereken hususların, tarihin kritik
eşiklerinde açıklık kazanması için uygun anı beklemekten başka
seçenek görünmüyor!
Bu vesile ile hassas bir hususu ayrıca belirtmek isterim ki...
Eşimiz, çocuklarımız, annemiz, babamız yani ailemiz kutsal ve
dokunulmazdır.
Aileye dair duyarlılıklarımızın istisnası da yoktur.
Nitekim, İmamoğlu'nun, hanımefendi eşi başta olmak üzere ailesine
ve şahsına yönelen, sosyal medyada konuşlanmış, kimliği meçhul
mahfillerce, ahlaki sınırları zorlayacak ölçüde hedef alınması
kabul edilemez.
Bu amaçla İmamoğlu'nun avukatları aracılığıyla Ankara'dan,
devletten yardım istemesi de anlaşılabilir.
Ancaaakkk...
Ekrem Bey'e destek olduğu bilinen, eski CHP milletvekillerince
finanse edildiği söylenen tetikçilerin sürdürdüğü, bizlerin şeref
ve haysiyetine yönelen itibar suikastçilerinin de durdurulması onun
organik ve fikri bağı nedeni ile kaçamayacağı vazifesidir.