Yazımın başında kanaatimi açıkça belirteyim. Türkiye İş Bankası,
yerli ve milli bir kurumdur. Birçok finans kuruluşunun aksine
yağmurlu havada ihtiyaç sahiplerine şemsiye açması ile bilinir.
Evet geçmişte, stratejik tercihlerindeki hatalar nedeni ile açtığı
sorunlu krediler veya yaptığı yatırımlar da (Eze Zeytin, Aria)
olmadı değil.
Ama Türkiye'ye çekilen son kur operasyonunu durdurma hamlesinde de
görüldüğü gibi İş Bankası, dar zamanlarda kuruluş felsefesine uygun
davranan bir müessesedir.
Lakin İş Bankası, halka açık kimliği ve büyüklüğü ile uyumlu
olmayan, bir siyasal partinin banka yönetiminde bulunması biçiminde
tezahür eden garabetin de savunucusu olmamalıdır.
Büyük önder Atatürk'ün vasiyetinden hareketle İş Bankası'nda yüzde
28.09 hisseyi temsil eden CHP'nin, konumunun gözden geçirilmesi
siyasi olmaktan çok hukuki bir konudur.
Bankacılık ilke ve teamüllerinin de gereğidir.
1- CHP, İş Bankası'nda nitelikli pay sahibi (yüzde10'dan fazla) olabilir mi? Ne siyasi partiler ne de bankacılık yasası buna cevaz verir! Siyasi partiler, bir bankada nitelikli pay sahibi olamazlar.
2- Mesele, Atatürk'ün mirası değil de A şahsının ölüme bağlı tasarrufu olsa idi, siyasallaşmadan kolaylıkla çözülebilirdi. Zira mirasla ilgili tasarruflar günün şartlarına göre kamu hukukunun düzenlemelerine tabi kılınabilir.
Türkiye, 1930'ların bankacılık düzenlemelerini çok aşan kapsam ve nitelikte bir yasal aşamaya geçmiştir.
3- Ve en önemlisi, İş Bankası'nda yıllarca kâr dağıtılmayıp, sermayeye eklendi. Ne bankanın hâkim ortağı konumundaki Munzam Sandığı ne de CHP sermaye artırımı yapabilecek yapıya sahiptir! Ata'nın mirası gereği Türk Dil ve Türk Tarih kurumları, "Kâr paylarımız sermayeye eklendi.
Bunlar, pay şeklinde kâr dağıtımı idi. Bu payların mülkiyeti CHP'de değil, bizde olmalı" deme hakkına da sahiptir.
Netice olarak... Bir yasal düzenlemeye bile gerek olmadan CHP'nin, İş Bankası yönetiminden elini çekmesini sağlayacak formül düşünülebilir