Türkiye ile İsrail arasında normalleşme sürecinin başlamasının
ardından iki ülke arasında somut eylem planı hazırlıkları da hız
kazandı.
Tabii Ankara için Gazze, Filistin'in bütünlüğü, Mescid-i Aksa'nın
mahremiyeti olmazsa olmaz başlıklar. Ve bu hassasiyet Tel Aviv'de
her zamankinden daha fazla hissedilmekte.
Görünür gelecekte, Gazze'deki insani krizin giderilmesi, El
Aksa'nın Müslümanlar için kutsiyeti noktasında, İsrail tarafından
üst düzeyde açıklamalar yapılması, ortak çalışma grupları
oluşturulmasına dair beyanatlar verilmesi şaşırtıcı olmayacak.
İsrail'in, terörist(!) olarak lanse etmeye çalıştığı Hamas'ın,
etkili siyasal aktör olarak Filistin'in kaderine el koyması,
Ortadoğu Barış Süreci'ndeki rolünün artırılması da bir başka kritik
konu. Türkiye'nin Hamas'ı konumlandırma biçimi ile İsrail'in
yerleştirmeye uğraştığı küresel algının çok farklı olduğu herkesin
malumu. Ama en azından İsrail ile Hamas arasında yeni dengeler
tesisi için Ankara'nın yürüteceği diplomasi bölge barışı için en
güçlü umut olmayı sürdürecek.
***
Türkiye ile İsrail'i yeniden ortak payda kurmaya zorlayan reel
politik şartları ise hep akılda tutmak gerekecek. Bu normalizasyon
sürecinin, ikili ticaret, askeri teknoloji, turizm ve doğalgazda
işbirliği gibi hemen yarın fark edilecek yönleri söz konusu. Lakin
bunlar kadar önemli ve hatta acil olan mesele, "güvenlik!"
Türkiye'yi açık hedef ilan eden DEAŞ terör örgütü ile mücadele
noktasında İsrail'le yeni ve etkili görüşmeler, istihbarat
paylaşımları gerçekleşebilir. DEAŞ'ın, Suriye-İsrail sınırında
yapılanma çabası ne ise Türkiye sınırında tutunma uğraşısı ve bu
yüzden terörist eylemlere yönelmesi de aynı. Yani... İsrail ile
Türkiye gerek Suriye'deki iç savaştan doğan risklerin azaltılması
gerekse DEAŞ terörünün önlenmesi için modelite geliştirebilir. Ki
bunun altyapısının da kurulduğu anlaşılmakta.