Kazakistan'da tanık olduğumuz sarsıcı gerçekler dizisi bize bir kez daha gösteriyor ki dünyanın jeopolitik merkezi Avrasya ekseninde yeniden inşa ediliyor. Elbette malum olayların ekonomik, etnik ve sosyolojik alt yapısı olabilir. Bilhassa gelir dağılımı sorunları yani zengin bir ülkede dar patikaya sıkışan insanların öfkesi, kolaylıkla etki altına alınabilen gençlerin tepkiselliği protestoların kaynağı olarak gösterilebilir. Ama unutmayalım... Orta Asya Türk
Cumhuriyetleri içinde Kazakistan; ekonomik gelişimi ile fark
yaratan, eğitim ve altyapı yatırımları ile dikkati çeken, çok yönlü
diplomasisi ile örnek gösterilen bir ülke. Rusya, Çin ve Batı
blokunu aynı anda gözeten, Türkiye'yi ise özel olarak önemseyen
Kazakistan'da, esasen toplumsal ve bürokratik bünyede ilginç
kırılımlar da söz konusu. Rusya'ya bağlılığı tartışma götürmez
elitler, Dubai'de kendine özel hayat kuran Kazaklar, yüzü
Türkiye'ye dönük olanlar ile Türklere engel çıkarma misyonunu
benimseyen gruplar, ülkenin batı bölgesinde yerleşik geleneksel
muhalif unsurlar...
Neresinden bakarsanız bakın...
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın liderlik ettiği "Türk
Devletleri Teşkilatı" (TDT) modelinin zamanlaması ve önemi
şimdi çok daha iyi anlaşılıyor. Hamaseti aşan gerçekçi ve dengeli
ortaklıkların gerekliliği ise coğrafyamızdaki tüm ülkelerin
bağımsızlığının da teminatı haline geliyor.
Kazakistan tecrübesi teyit ediyor ki... TDT,
mutlaka "Güvenlik ve Askeri İşbirliği" mekanizması
da kurmalı. Ayrıca üye ülkeleri, ekonomik şoklara karşı
koruyacak "Fon/Banka Sistemini" devreye almalı.
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önceki gün yürüttüğü telefon
trafiği, TDT'yi hakiki manada ete kemiğe büründürecek faaliyetlerin
de hızlanmasına yol açtı.
Kazakistan'a gelince...