Hassas, hatta zorlu bir proje. Konu insan, özellikle de çocuklar
olunca akan sular duruyor. Öyle ya insan yeri geliyor kendi
çocuğuna bile bir söz geçiremediğinden yakınıyor.
Onların, olumlu aile örneklerine, rol model büyüklere ihtiyacı var.
Yoksa devlet yani Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı
oldukça dikkate değer bir modeli zaten uyguluyor. Artık, koğuş
düzeninde yani bunalımlı bir ortamda değiller. Her biri, yaş
gruplarına göre kurulan 4 veya 5'inin bir arada olduğu "Çocuk
Evleri"ndeler. Evlerin daimi görevlileri, temel gereksinimleri
devletin verdiği ödenekten karşılıyorlar.
Birkaç evden sorumlu koordinatörler de çocukların gelişimini,
psikolojisini, okul başarısını, evlerin temizliğini, tedarik
edilmesi gerekli malzemeleri düzenli olarak takip ediyorlar.
Çağımız -benim tabirimle- "Çocuk Erkil" bir çağ. Anne babalar,
çocukları iyi eğitim alsın, "hayatını kurtarsın" diye gecesini
gündüzüne katıyor.
Lakin...
Devlet korumasındaki çocukların durumu farklı!
Başlarının okşanmasına, aile birlikteliğini yaşamalarına, düzgün
rehberlere olan açlıkları o kadar fazla ki... "Ya, benimkilerle zor
baş ediyorum" diyenleri duyar gibi oluyorum. Oysa... Bir Çocuk
Evi'ni sahiplenmek manevi tarafı mükemmel bir duygu. Sahiplenmek
derken... Evlere eşyalar almak, çocukları giydirmekten ibaret
değil. Zaten, bu evlerin kapısını açanlar, bir ya da birkaç kez
göründükten sonra kayboluyorlar.
Veya sadece tüketim ekonomisinden ibaret kişisel tatminlerini
yaşıyorlar.
Halbuki... Özel bir harcama yapmanıza gerek de yok. Her şeyden önce
sürdürülebilir bir bağ kurmanız, mesela derslerine yardımcı
olmanız, hafta sonlarınız nasıl geçiyorsa onları da katmanız
yeterli.
İçlerinde çok sayıda başarı öyküsü yazan da bulunuyor. Ancak
geçenlerde ergen bir kız çocuğu, sosyal medyanın etkisi, o yaşın
özgün ruh hali ile öylesine tepkiselmiş ki...
"Kızım, okul işine biraz daha eğilmen lazım" diye telkinde bulunan
Çocuk Evi Koordinatörü'ne, "Abla! Okuyup da ne olacak? En kötü,
annem gibi konsomatrislik yaparım!" deyivermiş.
İşte bu zincirin halkalarının kırılması, devlet himayesindeki
gençlerde kadere dönüşmemesi için onlara doğru bir adım atmak çok
mühim.
Tabii madalyonun diğer yüzüne de bakmak zorundayız.
Çocukların yüzde 80'inin annesi babası sağ. Ya bakamıyor ya da
"Sen, çocuğuna kendi evinde bak, biz devlet olarak yardım ederiz"
teklifine ekonomik, toplumsal ve etik sorunlar nedeni ile "Evet"
diyemiyor.
Çocukların devlet korumasına girmesi, ileride kamuda istihdam
garantisi olarak da görülüyor.
Ve nihayet... Özel gündemli, sivil görünümlü kimi gruplar evlere ve
çocuklara el atıp, kendi ajandalarının peşinde koşabiliyorlar!
Netice...
Yüreğinizdeki sevgiye bir ev açmak istiyorsanız, bu güzel çocuklar
sizleri bekliyorlar!