Ekonomiyi konuşalım konuşmasına da... Güçlü ekonominin ön şartı olan "güçlü siyasetteki kırılmanın" nedenlerini anlamadan bir yere varamayız. Siyasetin istikametini kökten etkileyen iç ve dış dinamikleri okumadan ülkenin nereye sürüklenmek istediğini, bundan sonra belini nasıl doğrultacağını anlamamız da mümkün olamaz.
***
Geçtiğimiz hafta kredi derecelendirme kuruluşları Ankara'da idi.
"Ne olacağını?" sordular. Analizleri sanıldığı kadar "karamsar
değil!" Ama ne zamana kadar? Tekrarlanacak seçimin sonuçlarına
kadar! Türkiye'nin kredibilitesinin değerlemesi yıl sonuna
bırakılmış durumda. Ekledikleri tek husus şu: "Yeni başarı öyküsüne
ihtiyacınız var!"
Yani... Türkiye siyaseti, geçmişe takılır, rövanşist politikalar
yüzünden geleceği ve yapısal dönüşümü ıskalarsa bunun ciddi
maliyeti olacak!
Önümüzdeki hafta ise iki G 20 toplantısı var. Önce Çalışma
Bakanları, ardından Ekonomi-Maliye Bakanları ile Merkez Bankası
Başkanları bir araya gelecek. Türkiye, siyasi türbülansa girmeden G
20 gündemi ile ilgili önemli mesafe almayı başardı. G 20
bünyesinde, "KOBİ'lerin teşviki, kadın istihdamı ve zirvelerin
yıllık değerleme raporlarının çıkarılarak hesap verebilirliğin
artırılması" Türkiye'nin katkısı olarak kayda geçti. Kasım
ortasındaki G 20 Antalya Zirvesi öncesinde asıl kararların
şekilleneceği Ankara'daki toplantılara Türkiye'nin siyasal düzeyde
kimle katılacağının son dakikaya kadar belirsizliğini koruması da
handikap!