Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile ilgili çok şey yazıldı, konuşuldu. Güzergâhından yapım modeline kadar... Önce şunu belirtelim, 39 ayda tamamlanan 3. Köprü, klasik kamu usulleri ve finansman şartlarında bu kadar kısa denilebilecek sürede işletmeye alınamazdı. Yap- İşlet- Devret yöntemi ile inşa edilen Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün, araç geçiş garantisi içermesi üzerinde de spekülasyon üretiliyor. Yani, "Kullanmayan da maliyete katlanacak vs..." Şimdi burada gerçekçi bir değerlendirme zorunluluğu ile karşı karşıyayız. Her şeyden önce asgari araç geçiş garantisi bir varsayıma dayanıyor. Köprüden geçecek araç sayısının beklentilerin altında kalması sadece tahminden ibaret. Büyüyen Türkiye'yi, Avrupa ile ticaretin yönünü dikkate alanlar bakımından, Hazine'den araç başına ödeme yapılması ihtimali ya zayıf bir seçenek ya da -eğer gerek olursa- sanıldığı kadar uzun sürmeyecek bir ödeme olasılığı. Asıl sorulması gereken soru başka. "Kamunun tabi olduğu mevzuat, ödenek ve bürokrasi koşullarında 3. Köprü 3 yıl civarında bir sürede bitirilebilir miydi?" Türkiye tecrübesi, kamu projelerinin ortalama tamamlanma süreleri, başlangıç ve bitiş maliyetleri dikkate alındığında bu pek mümkün görünmüyor. O halde, kamunun tek kuruş harcamadığı, sadece "varsayımlar tutmazsa senaryosu" altında belirli garantiler verdiği bir proje mi daha verimli, yoksa kamu ihalesi ile yıllarca sürecek fiyat farkları ile uzayan proje mi? Bu karşılaştırmanın ince hesabı bile 3. Köprü'de yürütülmek istenen negatif kampanyanın kötü niyetli değilse bile abartılı olduğuna işaret ediyor.