Başkentteki askeri ve diplomatik trafik öylesine yoğunlaştı ki
konuların perde arkasını aralayıp yazmaya başladığımızda bile
gündem eskiyebiliyor. Ama dosyalar ağırlığından ve öneminden bir
şey kaybetmiyor.
Örneğin, Suriye'deki iç savaşa siyasi çözüm bulma çabaları,
Fırat'ın batısındaki gelişmelere karşı Türkiye'nin reaksiyonu,
ABD'nin gizli ve açık planları, bölgeselleşme riski taşıyan Kürt
sorunu gibi...
Bu vesile ile ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford'ın Ankara
temaslarına ayrı bir parantez açmakta fayda var. Zira General
Dunford'un Washington adına aradıkları ile Ankara'nın beklenti ve
talepleri arasındaki makas henüz kapanmış değil. Amerikalı
yetkililer bir süredir takıntılı biçimde Türkiye-Suriye sınırının
98 kilometrelik bölümüne odaklanmış durumda. DEAŞ unsurlarının
lojistik destek aldığını iddia ettikleri Mare Hattı'nın (Cerablus-
Azez arası) Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kapatılması için
bastırıyorlar. Ki bu nedenle TSK'nın bölgeye zırhlı birlikler başta
olmak üzere önemli ölçüde askeri yığınak yaptığı da bir gerçek.
Ancak Amerikalı müttefikler bu noktadan ileri gitmeye, bir başka
ifade ile "ortak operasyona" hiç de istekli görünmüyorlar.
Özellikle Türk hava sahasını ihlal eden -sonradan milliyeti
anlaşılan- Rus uçağının vurulmasından sonra gerek ABD gerekse NATO,
görünürde "dayanışma içeren" aslında "Türkiye'yi frenlemeyi esas
alan" karmaşık bir politika izliyor. Bilhassa Azez-Cerablus
bölgesinde yapılacak operasyon ABD için artık "korku kaynağına"
dönüştü. Ankara'daki teşhise göre ABD, Suriye hava sahasında Rus
uçakları veya füze sistemleri ile karşı karşıya gelmekten, kayıp
vermekten çekiniyor. Bu nedenle Türkiye'yi sadece "savunma"
pozisyonunda tutmaya, olası "sınır koruma operasyonundan" uzak
tutmaya çalışıyor.
NATO'ya gelince... Gerek ABD uçaklarının gerekse NATO adına
gönderilen keşif güçlerinin Suriye sınırı boyunca Türk hava
sahasında "muharip devriye görevi" üstlenmeleri de manidar. NATO
adeta, "Rusya ile kriz ürettiniz. Zaten Ukrayna nedeni ile
yeterince problemimiz var. Bir de sizden kaynaklanan yeni krizlerle
uğraşmayalım" havasında. Hatta TSK'nın Suriye ve Irak
operasyonlarının yakından izlenmesi ve dolaylı yollardan
denetlenmesi gibi ek ajanda ile hareket ettikleri bile
söylenebilir.