Dün, gün boyu aynı soru ile karşılaştık: "Piyasada neler oluyor?"
Türkiye ekonomi tarihini bilenler, özellikle 1990'ların ortalarından bu yana süreçleri yakından izleyenler, zorlu soruların cevaplarını bulabiliyorlar. Biz, yine de Ankara perspektifinden olup bitenleri özetlemeye çalışalım...
Her şeyden önce kur ataklarının tek bir nedeni yok. Gerek içeride biriktirilen gerekse dışarıdan taşan pek çok faktörün dar bir zaman aralığına sıkıştığı bir gerçek. Ki bugün benzeri oyunla karşı karşıyayız.
Tabloya, dışarıdan baktığımızda...
Bence en önemli nokta; Ankara'daki ekonomik hava; daha doğrusu siyasi düzeyde yetkili isimler ile teknisyen kadronun uyumu. Ekonomi yönetiminin duruşunu sağa sola çekmeye meyilli kimi analistler de göz ardı edilmemeli! Sıcak gündemde arada kaynıyor görünse de ekonomiye dair yorum, duyum, tahmin ve raporların ilkesel bir standarda bağlanması zorunlu. "Ben öyle duydum, yok böyle olacakmış, yok yok öyle değil böyleymiş" tarzı değerlendirmelerin kimin tarafından yapıldığı, kaynağının ne olduğu, paylaşılan stratejik bilgilerin güvenilirliği kesinlikle şeffaf olmak durumundadır. Zira hassas ekonomik ortamlar, sanıldığından çok fazla psikolojik faktörlerden etkilenmektedir. *** Ana konumuza dönecek olursak...
Ayrıca...
1- Soğukkanlılık korunmalı. Faiz artışı ya da döviz satışı ısrarlarına kolayca prim verilmemeli.
2- Telaş varmış veya ne yapılacağı bilinmiyormuş algısı oluşturan çevrelere set çekilmeli.
3- Sade vatandaş hiçbir gereği yok iken hatta zarar edeceğini bile bile suni döviz talebi yaratmamalı.
4- Kurumsal firmaların döviz ihtiyacı, kura baskı yaratmayacak şekilde karşılanmaya devam edilmeli.
5- Ve mutlaka... Ekonomi ile ilgili yol haritası güncellemesi vakit geçirilmeden kamuoyuna aktarılarak, spekülatörlerin bileği bükülüp, Türkiye'ye güvenen samimi kesimlerin gücü piyasalarda hissettirilmeli.