Güzel bir kadın, zekâsı ve çirkinliğiyle meşhur olan
edip George Bernard Shaw'a bir teklifte bulunur. "Sen
zeki, ben ise güzelim. Evlenirsek ne kadar zeki ve
güzel çocuklarımız dünyaya gelir."
Nüktedan ve hazır cevap Shaw bunun üzerine...
Bir anlatıma göre, "Ya tersi olursa" diye cevap
verir!
Bir diğer anlatıma göre ise "Güzelliği bana, aklı sana
çekerse halimiz nice olur?" der.
Millet İttifakı'nı oluşturan açık bileşenlerin
(kamufle HDP ile birlikte), yanlarına ekleyecekleri diğer
partilerle millete vaat ettiği tablo, Bernard Shaw'un
ironisindeki gibi...
Adın, "Millet" olacak ama milletin derdinden önce
kendi derdine düşeceksin.
Bu kadar benzemezi bir arada tutacak, sonra da ülkeye güzel
günler getireceğini ileri süreceksin.
Erdoğan karşıtlığı dışında ittifak tutkalının olmaması bir
yana üstüne üstlük HDP'yi iktidar ortağı yapacak kadar gözünü
karartacaksın.
Güçlendirilmiş veya revize edilmiş parlamenter sistem ortak
paydasında buluşma uğruna 1990'ların parçalı siyasetini ve kapalı
kapılar ardındaki pazarlıklarını çağrıştıracak, sonra da bu projeye
milletin çoğunluğunun destek vermesini umacaksın!
Millet İttifakı'na eklemlenecek partilerin, adeta siyasi altın hisse sahibi gibi ön şartlar sıralaması başlı başına mesele iken İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu, Ankara yolculuğunda durdurmak, CHP polit bürosu için dahi imkânsız gibi. "Proje Ekrem'den", "Projeci Ekrem'e" terfi edemeyen İmamoğlu, haliyle "Ekrem'in projeleri" hayali ile hedeflerini canlı tutmaya çalışıyor. Son olarak, "İş yapacağım ama engelleniyorum" ilânları bile Ekrem Bey açısından, "Daha İstanbul'u doğru düzgün idare edemedi ki Türkiye'yi idare etsin" eleştirilerinden kaçış manevrası olarak okunuyor.
Hani anlatılır ya...