Şu "samimiyetsiz alkışlar"... Hemen ardından "Sn.
Bakanım" diye yanına yaklaşma çabaları...
Oysa... Sınırlı ve sorumlu bir grup iş insanı dışında ekonomi
programına dört elle sarılanlar hâlâ yeterli sayıda ve etkinlikte
değil.
Aksine... Özellikli toplantılarında fırsatlardan ziyade
ısrarla tehditlere odaklılar. Türkiye Ekonomi Modeli'nin
sürdürülebilirliği için fikir üretmek, katkı sunmak bir yana
fazlasıyla "neyin olmayacağına!" kafayı takmış
haldeler.
Bakış açıları, "Yabancı sermaye" merkezli. Yabancıları
memnun etmeye endeksli bir program yazılmazsa var
olanı küçümseme, değersizleştirme hatta
teklemesini bekleme eğilimindeler!
Söz, yabancı sermayeden açılmışken... Ona artık "uluslararası
sermaye" deniyor. Ve belli büyüklüğü aşan yatırımlar
için "süper teşvikler" uygulanıyor. Türkiye'ye gelmek
veya Türkiye'de büyümek isteyene münhasır kolaylıklar sağlanıyor.
Kaldı ki eski terminoloji ile yabancı sermayeyi diline dolayanların
da bundan öte mucizevi formülleri de bulunmuyor.