BM Zirvesi'ni izlemek üzere Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun
davetiyle New York'tayız. Türkiye'yi yakından ilgilendiren gündem
maddeleri farklı salonlarda tartışılıyor. Suriye'nin geleceği, daha
iyi bir yaşam için Akdeniz'de, Avrupa'nın sınırlarında canlarını
tehlikeye atan insanlar, küresel vicdanın kıyılarına vuran cansız
bedenler, terörizm ve ayrılıkçılıkla mücadele, yabancı
savaşçılar...
Maalesef yine konuşma çok, tedavi reçetesi yok. Tek fark,
Türkiye'nin derdinin, çözüm önerilerinin daha iyi anlaşılması.
Lakin Suriyeli sığınmacı gerçeğiyle yüzleşen pek çok AB üyesi,
ateşi söndürmek yerine Türkiye'de kontrol altına alınması
telaşında!
Dikkat çekici bir başka gelişme, Ankara'nın "Suriye'de güvenli
bölge" çağrısının askeri veya stratejik bir yaklaşımdan ibaret
olmadığı, "insani" açıdan da büyük önem taşıdığının fark edilmesi.
İşte bu nedenle Fransa'nın başını çektiği bir grup ülke, Suriye'de
"uçuşa yasak bölge" gerekliliğini daha fazla dile getirmeye
başladı. Görünen o ki Suriye krizi, bir süre daha "ikili, üçlü
mekanizmalara" havale edilecek. DEAŞ'la mücadele önceliği ise Esad
rejiminin bitkisel hayatta kalmasını sağlayacak!