Siyasi partiler birbiri ardına seçim beyannamesini açıklıyor. Yakıcı sorunlar, merkezden dışa doğru tüm partilerin ajandasında öncelikli yer tutuyor. Hiç olmazsa sorunların tespitinde ortak paydada buluşma sağlanabiliyor.
Yaklaşımların farklılığı ise demokrasinin doğasından, siyasi rekabetten, ideolojik nedenlerden kaynaklanıyor. Ancak... Siyasi rekabeti aşan hususlar hâlâ canlılığını koruyor.
1- Ülkede olup bitenlerin neredeyse tamamı Cumhurbaşkanı'na fatura ediliyor. Mart 2003-Ağustos 2014'ü kapsayan Erdoğan'lı tek başına iktidar dönemi, Erdoğan'ın statükoya meydan okuyan yapısı, iddiaları, milletle siyaset yapma biçimi O'nu açık hedef haline getiriyor. Fakat eleştiri cephesi, makul sınırları aşan ölçülerde nefret psikozu ile hesaplaşma içine girdikçe Cumhurbaşkanı'ndan karşılık görüyor. Bu kez iyice tahammülsüz oluyor.
2- Ülke gündemi, siyaseti domine eden aktörler ve siyaset dışı unsurlar, "özeleştiriye" bir türlü imkân vermiyor. Özeleştiri denemesi bile zafiyet olarak yorumlanıyor. Hatta kin odaklarını daha da cesaretlendiriyor. "Salladık, ha devirdik ha devireceğiz" yanılmasına kadar götürüyor. Her denemede beklediklerini bulamayan bu çevrelerin kızgınlık katsayısı yükseliyor.