Bu sıra kiminle karşılaşsak, sorular "Bakan toto" üzerine. Evet,
isimler önemli ve merak uyandırıyor. Ancak bu mesainin yarısı yeni
sisteme ve işleyişine ayrılsa emin olun ülke bambaşka bir noktaya
ulaşacak. (Yine de onların merakını giderelim. Kabineye 3-4
milletvekilinin bakan olarak girmesi kuvvetle muhtemel!)
Neyse...
Yeni sistem demişken... Sadece isimlerin ve kurumların değil,
zihniyetin ve iş yapma biçiminin de değişiminden söz ediyoruz.
Madalyonun kamu tarafı kadar özel sektör tarafı da bundan
etkilenecek. Örnek mi istersiniz? Öncelikli konulardan biri "piyasa
ve bilgi şeffaflığı!" Ne demek istediğimizi biraz açalım. 24
Haziran seçimlerinin sonuçlanmasından ve seçim sonuçlarına dair
spekülasyonların kesilmesinden sonra döviz kurlarında belirgin bir
düşüş başlamıştı. Derken bir görünmez el devreye girdi ve kurlar
yine yukarı yönlü hareketlendi. Bu artışı destekleyen dış kaynaklı
bir gelişme yoktu. Ama kur atağı içeride pişirilip, dışarıdan
dayatılıyordu.
Mesele şu: Türkiye liberal piyasa şartlarına bağlı, dışa açık bir
ekonomi. Haliyle dış âlemle sürekli iletişim içinde. Buraya kadar
her şey olağan. Olağandışı olan husus, "Bizimkilerin (!) sübjektif
değerlendirmelerinin, duyuma dayalı yorumlarının yurtdışına teyitli
(!) bilgi veya risk faktörü olarak taşınması!"
Nitekim 24 Haziran'ın ardından Türkiye için finansal piyasalarda
"pozitif ralli" olarak tanımlanan olumlu hava başlayacakken,
İstanbul'daki analistler Londra ve New York'a bambaşka şeyler
söylediler. "Bağımsız kurullar kalmayacak", "Kararnamelerle her an
her şey yapılabilecek" tarzı cümleler kuruldu. Doğru bilmedikleri
pek çok konuyu, "risk faktörü" gibi gösterdiler. Türkiye ekonomisi
de hak ettiği notu alamadı. Yönetilebilir riskler, "çıkmaz"
biçiminde sunulduğu için bu ortamda olumsuzluk satın alınıyor,
olumlu gelişmeler ise "Hele biraz bekleyelim" diye öteleniyor.
Negatif algıyı hatta olguyu değiştirmek için atılacak adımlar
belli:
1- Yeni ekonomik kadrolar ve yenilikçi ekonomik program.
2- Türkiye ile ilgili bilgi verenlerin özel sektörde olsalar dahi
sorumluluk altına girmesi.
3- Kurumlar ve kurallar ekonomisinin yeniden inşası ve güven
ilişkisinin pekiştirilmesi.
4- Büyümeye duyarlı ekonomik politikaların sürdürülebilir
kılınması.
5- Tek haneli enflasyonun önünde engel oluşturan yönetilebilir
fiyatlarla ilgili bir mekanizma kurulması, işlenmemiş gıda ve
hizmetler sektörlerindeki fiyat katılıklarına piyasa dostu çözümler
bulunması.
Ve son husus... Önümüzdeki dönem, çok çalışılan, az konuşulan bir
dönem olmak zorunda. Yeni hükümetin ilk işi, tebrikleri ve
ziyaretleri kabul olmamalı. Tabii ki herkes, asli işine odaklanmalı
ve kendi alanı dışındaki hassas başlıklarda demeç ekonomisinin
parçasına dönüşmemeli. Kimin, hangi noktada, ne kapsamda ve hangi
dönemde bilgi veya beyanat vereceği de net esaslara bağlanmalı.
Ekonomide, karar vericilerin kredibilitesi yeniden tesis edildi mi,
pek çok riskin bertaraf edileceğini bugünden ilan edebiliriz.