16 Nisan Referandum süreci, "saha
çalışması, iletişim stratejileri ve
seçmen davranışları"açısından önemli mesajlar verdi.
Sürecin başından itibaren bazı siyasi partiler anayasa kampanyası
görüntüsü altında kendi iç problemlerini çözmeye yöneldi.
CHP, anayasa paketine karşı çıktığı her dakika, 5 genel başkan
adayı etrafında "örtülü liderlik yarışını da" alana
yansıttı. MHP'de ise "Anayasa Evet" diyen Genel
Merkez'in, partiye karşı atak yapan muhalif bloğu açığa düşürme
çabası hissedildi.
AK Parti'ye ise ayrı bir parantez açmak gerek.
İktidar partisinde,
Yandan ve candan çalışanların farkı, baştan itibaren fark
edildi.
"Geri kazanma" ve "yeni kazanma" yaklaşımı
eskisi gibi işlemedi. AK Parti teşkilatları ne "tereddütlü
kendi seçmenini tam olarak kazanabildi" ne
de "anayasa değişikliğine ikna edebileceği yeni
seçmene erişebildi!" İstisnalar dışında sahadaki
faaliyetler, teşkilatların bildiği kişi ve kurumlara gitmekten
ibaret kaldı. Karşı mahalleye gerçek manada açılım olmadı.
Gazete, televizyon ve radyolardan oluşan konvansiyonel
diyebileceğimiz medya, elinden geleni yaptı. Ama sosyal medya
üzerinden üretilip yayılan, yalan rüzgarını tersine çevirmede
istenen sonucu alamadı. "Yeni gerçeklik" denilen,
özellikle kuşkulu kitleleri manipüle etmekte
kullanılan, "gerçek dışı bilgiler", bunları doğru kabul etmeye
meyilli kesimlerde karşılık buldu. Algı, olguların önüne geçti.