Rusların, Suriye üzerinden askeri güç kullanarak Ortadoğu
coğrafyasına kalıcı olarak yerleşmesi pek çok dengeyi değiştirdi.
Türkiye açısından Rusya, güney sınırlarımızdaki komşulardan biri
olmasının ötesinde bölgedeki devlet dışı unsurlarla kurduğu
ilişkilerle de zorlu ve zorunlu bir aktör. Yakın coğrafyamızdaki
karmaşık etnik ve mezhebi fay hatlarına Rusların da girmesi ile
artık yeni bir "siyasi, askeri ve diplomatik dil" gerektiğine kuşku
yok. Muhakkak ki Ortadoğu denklemi Rusya için stratejik fırsatlar
sunduğu kadar sorunlar da üretecek.
Ankara'nın, Moskova ile liderler düzeyinde kurduğu diyaloğun,
askeri sahadaki karşılığı da dikkate değer.
NATO standartları ile çalışan, batı bloğuna göre formatlanmış Türk
Silahlı Kuvvetleri komuta sisteminin, bambaşka özellikleri
bünyesinde barındıran, yeterince netlik içermeyen Rus askeri
sistemi ile senkronizasyon sağlaması kolay olmayacak.
Nihayetinde karşımızda, siyasi ve askeri hedeflerine ulaşmak için
askeri olmayan araç ve yöntemleri de tercih eden bir küresel güç
var. Kriz yönetimi şemsiyesi altında sahaya inen, askeri gövde
gösterisi ile çevre ülkeleri baskı altına alan ama daha çok muhalif
unsurları asimetrik olarak kullanan bir yapıdan söz ediyoruz.
Nitekim YPG arması ile Afrin'de Nevruz kutlayan Rus komutanların
fotoğrafı da bu doktrinin tipik bir yansıması!
***