Tarih: 7 Temmuz 2011. 2003-2010 icra dönemine ilişkin 'Veda Mesajı'ndan kısa notlar şöyle:
Savunma sanayii proje sayısı 66'dan 269'a, tutarı 5.5 milyar dolardan 45.5 milyar dolara yükseldi.
Mutlaka yerli üretim, olmuyorsa ortak üretim modeli benimsendi, off set şartı kesin kural oldu ve hazır alım oranı yüzde 10'un altına indi.
Türkiye, silah alımında 6'ncı sıradan 13'üncü sıraya indi (Daha az ithalat yaptı).
Savunma sanayii ürünlerinin ihracatında 27'nci sıradan 21'inci sıraya çıktı.
Sektörün cirosu 1.3 milyar dolardan 2.7 milyar dolara, ihracatı 331 milyon dolardan 853 milyon dolara yükseldi (4 yıl önceki verilerle).
İhalelerde, iş payının en az yüzde 30'unun KOBİ'lere verilmesi şartı getirilerek, teknoloji tabana yayıldı.
A400M ve F35 projeleri ile uluslararası ortaklık kurularak geleceğe adım atıldı.
Tank, piyade tüfeği, makineli tüfek, bomba atar, havadan taşınabilir obüsler yerli üretime geçti.
Mayına dayanıklı araçlar, kasırga, cirit füzeleri, uzun menzilli tanksavar roketleri, 42 km menzilli fırtına ve panzer obüsleri hizmete girdi.
200 m'ye kadar savaş gemileri Türkiye'de üretilmeye başlandı, milli katkı oranı yüzde 70'i aştı.
Askeri taarruz helikopteri ve Göktürk uydusu milli imkânlarla üretildi.
700 milyon dolar harcanan, 56 milyon lira zarar eden Sabiha Gökçen Havalimanı ıslah edilerek, yap- işlet- devret yöntemiyle ihale edilerek devlet 2 milyar euro gelir sağladı...
Liste uzayıp gidiyor.
Bugünlerde gözler Suriye sınırında olduğu için, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, milli kapasitesi hayati önemde. Dışa bağımlı bir ordunun, değil sınırın ötesinde güvenli insani bölge kurması, kendi sınırları içinde bile operasyonel kabiliyeti kısıtlı olur. Kıbrıs Barış Harekâtı'na gitmeye gerek yok 1990'lı yıllar bunun örnekleri ile dolu.