Geçtiğimiz hafta yazdığım "Ali Babacan" analizi tahminimden
fazla ilgi gördü. Çok farklı geri dönüşler aldım. Tabii, en çok
merak edilen hususlardan biri, "Neden Babacan?" sorusuna cevap
arayışı idi. Sanırım birkaç detay eksik kalmış... Zira Babacan'ı
bilinçli olarak "Muhafazakâr kesimin Kemal Derviş'i" konumuna
getirmek isteyen çevreler var. Yani... Babacan'a, AK Parti içinde
olmakla birlikte dışarıdan rol yüklenmesi söz konusu. Benim işaret
etmek istediğim nokta da burası. Babacan, AK Parti'nin bir parçası
ve öyle kalmak durumunda. AK Parti ile kazandığı değer, AK Parti'ye
rağmen sürdürülemez. Aksi takdirde Babacan, AK Parti'den
koparılır!
Tabii Ali Babacan deyip geçmemek lazım. Hayatı "kural ve uymak"
üzerine kurulu. Hiç unutmuyorum. Yeni bakan olduğu dönemde, aile
şirketi "Ali Babacan AŞ" özel vergi incelemesine alınmıştı.
Babacan'ın bizzat kurduğu sistemle, tek bir ürünün bile belge ile
alınıp belge ile satıldığı belirlenmiş, maliyeciler teşekkür edip
ayrılmıştı. Babacan'ın "aşırı ihtiyatlı" tutumu da karakterinin
birebir yansıması. Seyahate gittiğinde, pasaportunun renkli
fotokopisini yanında taşıyan, parasının tamamını cüzdanında
tutmayan ayrı ayrı yerlere dağıtan bir isimden bahsediyoruz. Bu
özelliklerini "güven ve öngörülebilirlik" boyutunda genel ekonomiye
teşmil ettiğine de kuşku yok. Lakin canlı piyasanın içinden gelen
Babacan'ın da iyi bildiği gibi ekonomi sadece rakamlardan ibaret
değil. Uzun vadeyi yöneteyim derken, o anı ıskalayan siyasetçi
iktidar olamadı mı, varsın çok başarılıydı diye övsünler. O zaman
"geçmiş olsun!"