Bayram boyunca yaptığım görüşmelerden edindiğim izlenim çok
net...
Tüm siyasi tartışmalara ve mesaj verme niyetine rağmen "sağduyunun
ağır basacağı" görülüyor.
Vatandaş, istikrarı önemsediği kadar güven ortamını da önemsiyor.
İşte bu nedenle ağırlıklı olarak "ekonomi" ile ilgili sorulara
muhatap olduk.
Kimse türbülans istemiyor. İsraftan, verimsiz harcamalardan uzak
durulması gerektiğini söylüyor. Kaynağı belirsiz vaatleri ciddiye
almıyor. Popülizme kapı aralamıyor. Hal böyle olduğu için ileriye
dönük teminatları can kulağı ile dinliyor, ikna olmaya açık
izlenimi veriyor.
Örneğin, sadece imar barışı ile elde edilecek gelir -abartılı tahminler bir kenara bırakıldığında dahi- 48-68 milyar lira arasında değişmektedir.
Bedelli askerlik, vergi ve sigorta prim borçlarında yeniden yapılandırma vb. kalemler eklendiğinde ciddi miktarda gelir sağlama kapasitesi mevcuttur.
Kuşkusuz, süreklilik kazanan giderlerin karşılanmasını bir defalık gelirlere bağlamak doğru değildir. Ancak bu aşamada gerekli olan, yılbaşında bütçelendirilmeyen harcamaların karşılığının bulunmasıdır. Hazine'nin, nakit yönetimi ise kısa süreli bir fırsat penceresi açacaktır.
Böylece, 2019'a girilirken;
25 Haziran sabahından itibaren üç adımın eş anlı olarak atılması pek çok ezberi bozmaya yetecektir:
1- Yenilenen ve güven aşılayan bir ekonomi kadrosu.
2- Yeni bir ekonomik program.
3- Mali tedbir dizisi.
Netice... Hayat seçimlerimizden ibarettir. Gün, duyguların değil, aklın günüdür.