Yeni hükümet çalışmaları sırasında piyasalar, "Kasım
ayına" göre kurgulanıyor. Aslına bakılırsa, Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan ile Merkez Bankası ekibi de kasım
ve sonrasına dair hazırlıklar yapıyor. Nitekim, geçtiğimiz hafta
Başbakan Ahmet Davutoğlubaşkanlığında gerçekleşen Ekonomi
Koordinasyon Kurulu'nun önemli bir bölümü "
küresel gelişmeler ve Türkiye'ye etkilerine" ayrıldı. Analizde,
"küresel talep koşullarının seyri bir başka ifade ile Türkiye'nin
ihraç piyasalarının durumu, emtia (mal) ve bilhassa ham petrol
piyasasındaki güncel sinyaller, uluslararası fon akışının yönü,
cari açığın finansmanı"
gibi kritik başlıklar değerlendirildi. Ve iş geldi çattı, ABD
Merkez Bankası'nın (Federal Reserve-FED) "faiz artış kararının
zamanlamasına!" Genel kanı, ABD Merkez Bankası'nın sonbahardan
itibaren ılımlı faiz artışlarına başlayacağı yönünde. Bunun,
Türkiye gibi yükselen piyasalardan sermaye çıkışını tetikleyip
tetiklemeyeceği ise en belirleyici nokta. Duyduğuma göre ekonomi
bürokratları, FED'in sınırlı oranda başlayacağı faiz artırımının
piyasa aktörlerince satın alındığını anlatmış. Yani Ankara, sarsıcı
süreçler beklentisi içinde değil. FED'in, kontrollü faiz artışının
yönetilebilir etkileri olacağı öngörülüyor. Düşündürücü
olan, "siyasi risk primi" boyutu. Tabii, kasım
ortasındaki "G 20 Antalya Zirvesi"nin sunduğu tarihi fırsatın
yeterince değerlendirilememesi ihtimali ile "güvenlik
algısındaki bozulma" da diğer endişe kaynakları.