13 Mart 2014'te yazmışım: "Acının siyaseti olmaz...", "Acının
ortak paydası insanlıktır, hepimizin vicdanıdır..."
Bugün de benzer şeyi söylüyorum. Acıları inanca, mezhebe, siyasi
görüşe göre tasnif etmek, "ama" deyip mazeret üretmek yalnızca
"keskinliği" artırır.
Oysa bizim millet, yas anlarında "dayanışma" bekler.
Kişisel veya kurumsal hesaplaşma ne olursa olsun bir süreliğine
bunların unutulmasını ister. Hele hele acının nedeni "terör" olayı
ise en geniş toplumsal uzlaşmayı talep eder!
Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın görevi başında katledilmesi ne kadar
sarsıcı ise cenazesinde siyasetin her kanadından, teröre karşı
dimdik duran büyük fotoğrafın çıkmaması da o kadar sarsıcıdır!
Mesele, cenaze törenine sembolik temsilci göndermekle, taziye evine
genel başkan ziyareti yapmakla, yazılı açıklama ile
geçiştirilemeyecek kadar ciddidir.
Fransa'da Charlie Hebdo dergisine, Tunus'ta "müzeye" düzenlenen
saldırılardan sonra sergilenen dayanışma, terörle yoğrulmuş ve çok
ağır bedeller ödemiş Türkiye'de sağlanamıyorsa, hepimiz düşünmek,
hepimiz üzülmek durumundayız.