Hey gidi günler, hey! 20 yıl önce idi. Türk Hava Yolları (THY)
için ortak aranıyor, "Biz bu işi beceremiyoruz" diye yabancı bir
hava yoluna satışı için uğraşılıyordu. Süreçler, pazarlıklar dün
gibi hafızamda. Şimdi şirket ismi vermeyeyim ama özelleştirme
tarihini bilenler hemen hatırlayacaktır. THY'nin, ortaklık kuracağı
yabancı havayolu şirketine gösterilen ilgiyi teyit için Başbakanlık
Resmi Konutu imza törenine açılmıştı. O şirketin yolcuları,
İstanbul bağlantılı uçuşlarında Ortadoğu ve Orta Asya ülkelerine
THY ile devam edecek, THY de seferi olmayan Afrika ve Güney Amerika
ülkelerine bu şirketin aktarması ile erişebilecekti.
Öykü öylesine ilginç ki... İşte size bir detay daha. IMFDünya
Bankası görüşmeleri için Washington'a uçacak ekonomi
bürokratlarımız, İsviçre'yi üs olarak kullanırdı. Nereden nereye?
Zira THY'ye talip olan, sonra vazgeçen o yabancı şirket bir ara
batmanın eşiğine geldi. THY'ye teklif vermedi. Doğrusunu
isterseniz, Türkiye için hayırlısı oldu. Geçtiğimiz hafta THY
Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı'nın açıklamalarını okurken,
THY'nin Ankara'daki özelleştirme öyküsü ile yıllar öncesinden
bugüne uzanan değişimi aklıma geldi.
2017 sonu itibariyle, 329 uçakla, 68.6 milyon yolcuyu dünyadaki 300 şehre ulaştırabilen bir güç var artık. Bu yıl 74 milyon yolcu ve 307 uçuş noktası hedefi de mühim. 2000'li yılların başında "Bir an önce yabancıya satalım da rahatlayalım" diye bakılan şirketi, 2002-2017 döneminde yolcu sayısında 6 kat, uçak sayısında 5 kat, uçuş noktasında 3 kat büyütmek müthiş bir iş.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın liderliği, Başbakan Binali Yıldırım'ın emeği, THY'ye son dönemde hizmet eden genel müdürlerle halihazırda İlker Aycı ve ekibinin gayreti, bir hakkın teslimi adına zikredilmeli.